BOGOTA


Advertisement
Colombia's flag
South America » Colombia » Bogota
February 3rd 2018
Published: April 18th 2018
Edit Blog Post

GÜN 02 03 ŞUBAT CUMARTESİ:

Dün gece yıkanıp saat 23:00 sıralarında yattım.

Ülkenin bizimle 6 saat farkı var …onunla mücadele ediyorum yine de 05.00 te uyandım.

Yapacak bir şey yok ..Bu "Latin Amerika" yazılarımı nasıl paylaşacağım konusunda biraz kafa patlattım.

Herkesin, daha önce bir şekilde ziyaret etmek şansını bulduğu bir yerin, tekrar anlatılması oldukça sıkıcı bir şey..

Üstelik Trip Advisor’un nerede yiyeceğini, nerede kalacağını ve neleri görmen gerektiğini açık açık yayınladığı bir dönemde, ( hatta zahmet edip gitmene dahi gerek yokken ) zaten yazılmışları yeniden kaleme almak bana çok anlamlı gelmiyor.

Buralara ilk gelen ben değilim benden önce çok kişi gelmiş,yazmış,paylaşmış ve garp cephesinde yeni bir şey yok …

Bu çukurlara fazla düşmeden ,sadece yörenin bende bıraktığı izlenim ve duyguları paylaşmak işi zor ...ama kafama göre yapmaya gayret edeceğim.

Tarih seviyorum ve içinde bulunulan ülkenin tarihinin ülkeyi biçimlendirdiğine inanıyorum ,bu nedenle az da olsa tarihe değinmek isterim.

Gerisini işin akışına bakıyorum mümkün olduğu kadar zaten bilinenleri tekrarlamamaya gayret edeceğim ..

Önce şunu belirtmeliyim ki Christoff Colombe ‘a ithafen "Colombe" adı verilmiş bu ülkeye, Cenovalı İtalyan Cristoforo Colombo uğramamış bile..

Buyrun burdan yakın....Hayatın ve tarihin cilveleri bunlar..

Buraları, Avrupalı’nın talanından önce, en çok bilinen Inca imparatorluğunun yanında ara sıcak olarak bir sürü benzer kültür barındırmıştır.

1538 yılında İspanyol işgalci Gonzalo Jiménez de Quesada ,yerli halkın Bacatá adını verdiği yerleşim yerini ele geçirerek, burada Bogotá şehrini kurmuştur.

Bu şehir dediğin turşu gibi nasıl kuruluyor ? onu da anlayamıyorum..

On sekizinci yüzyıla kadar ülke, İspanyol asıllı beyazlar tarafından yönetiliyor. 1808 yılında Napolyon, İspanya'yı işgal edince Amerika´daki İspanyol sömürgeleri “zaman bu zaman” dır diyerek,bağımsızlık savaşlarını ilan ediyorlar. Böylelikle Simón Bolívar önderliğindeki güçler, Cartagena´da bağımsızlıklarını ilan ediyor ve 1821 yılında Büyük Kolombiya adıyla bugünkü Kolombiya, Ekvador, Panama ve Venezuela topraklarını kapsayan bir federasyon kuruluyor. 1829 yılında Venezuela ve 1830 yılında ise Ekvador federasyondan ayrıldı.

1886’da Kolombiya Cumhuriyeti ilan edildi. O dönemde bu günkü Panama’da, Colombia’nın içinde bir bölge ….

1903 yılında ABD, “burası size çok” diyerek Panamaya “yardım” kararı alıyor ve Panama, Kolombiya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet haline geliyor. Bu kadar “yardım” elbette karşılıksız kalamazdı….

Panama, aynı yıl Panama Kanalı´nın kullanım hakkını tamamen duygusal nedenlerle ,ABD´ye veriveriyor.

Allahın işine bak!!!

Aynı ABD, halen bütün Dünya’ya özgürlük ve demokrasi dersleri vermeye devam etmektedir..

Laf aramızda, Colombiyalılar bu dersi hiç sevmiyorlar ve sırf bu zoraki dersler yüzünden ,Amerikalıların ,Colombiyalılar tarafından pek sevildiği söylenemez.

Azıcıkta Bogota anlatayım ...

Bogota (1991-2000 yılları arasında Santafé de Bogotá) veya resmî adıyla Bogotá, Distrito Capital (Bogotá, D.C), Kolombiya'nın başkenti ve en büyük şehridir. Şehir nüfusu 8 milyon kişi.

Ülkenin yüzölçümü ise Türkiye nin 1,5 katı kadardır.

2650 m yüksekliğe kurulmuş olan Bogotá ,La Paz ve Quito'dan sonra dünyanın en yüksek üçüncü başkentidir.

Gelelim entelektüel birikimlerine :

Şişkolar ressamı Fernando Botero ,Kolombiya doğumlu modern sanat ressamıdır.

Kolombiya edebiyatının önemli bir yazarı olan Gabriel García Márquez, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Catalina Sandino Moreno "Maria Full of Grace" filmi ile 2004 yılında Berlin Film Festivali'nde Charlize Theron'la birlikte, en İyi Kadın Oyuncu ödülü kazanmıştır.

Ayrıca, Shakira, Juanes, J Balvin, Danna García, César López gibi, uluslararası alanda da kabul görmüş Kolombiyalı sanatçılar da vardır.

Ünlüler arasında yanlış anlaşılır diye Pablo Escobar ı saymak istemiyorum..

İstanbul’da acaba neleri unuttum günleri yaşanmıştı..hatırlayacaksınız …işte o dramın gerçekleşme anı geldi…

Örneğin, elektrikli diş fırçasını alırsınız, ama şarj aletini unutursunuz ..

O incik cincik listelerin hepsi havaya gider…

Birde buraya uygun elektrik prizi girişi yok …bunu da atlamışım...halbuki notlarımda vardı...


Ben ettim siz eylemeyiniz..

Daha güzeli, resepsiyondaki "Salakiye" buranın 110 mu? 220 mi? mi olduğunu dahi bilmiyor.

Kahvaltı çok iyi idi …ne var ki yumurta için karabiber yok..

08:00 de yola çıktım.. önce Toplu taşıma da geçerli olan kart ( tarjeta) alındı .Kartın kendisi 500 COP ( Colombian peso )

Kartın üzerine gücüne göre yüklüyorsun..

Bittiğinde yine yüklüyorsun.

Şimdi toplu taşımaya ilişkin bir bilgi vermek istiyorum..

Caddeler geniş ve ortada ki 2 hattı toplu taşımaya ayırmışlar..Tam ortaya da durakları inşa etmişler.

Yolun ortasındaki duraklara kartını işleterek giriyorsun ve gideceğin istikametteki, belediyenin toplu taşıma araçlarına biniyorsun .

Son derece etkin bir sistem …yeter ki sen nereye gideceğini bil..

İşte orası biraz sıkıntılı.

Haritaya göre, bilimsel "olsa olsa metodu" ile otobüsüme bindim ve bir durak sonra indim.

Kadının birine “Museo de Oro” yu (Altın müzesi) sordum ..

Beni takip et dedi..

Ediyorum ama motor gibi gidiyor.Gerçi yaşım uygun ama fazla zorlamamak gerek ...


Arkadaşlar, burası 2650 m yüksek bir yer.

Bizim Erzurum 1900 metre…Erzurum’un tepesinde koşturuyormuşsun gibi bir durum yani…

Nefes nefese kaldım ...

Bir yerden sonr,a baktım ki karizmada çatlaklar beliriyor, kadına teşekkür edip ayrıldım.


Müze kapalı ve yarın (Pazar) bedava…

Programı değiştirip 7.caddeyi arşınlamaya başladım.

Bu cadde, hafta sonları trafiğe kapanıyor ve şehrin neredeyse yarısı burada toplanıp etkinliklere katılıyor..

Buradan Botero Müzesine gittim.

Bana göre Fernando Botero çok muzip ,çok komik ve çok neşeli bir sanatçı...

Dali’yi pek severim ama Botero müzesini ziyaret ettikten sonra Botero’yu da listeye aldım..

Etkiledi beni doğrusu...

Bana göre her Türk’ün içinde bir Botero var…Etli, butluya meraklı ..

Bilahare şehrin merkezi sayılan "Bolivar" meydanını ziyaret ettim.

Anlaşılan, Avrupa’lı soyguncular altınları alıp, geriye burada ,din’i bırakmışlar.

Kiliseler adam almıyor .Bu kadar duaya rağmen hala fakir fukaralığın diz boyu olmasını anlayamıyorum.

Adaletin bu mu Dünya?

Amerikalıların deyimi ile “there is something wrong” yani…

Bilahare “Museo de Moneda” para müzesini gezdim ve soluklanmak adına, buranın Starbucks’ı sayılan ünlü Cafe Juan de Valdez ‘e çöktüm..

Valdez “Kolombiya mahallesinde el aleme Kahve sattırmam” felsefesi ile kurulmuş bana göre doğru bir yaklaşım…

Kahvesi bize göre bir hayli sert bu nedenle Fuerte (guvvetli!!!) ve Suave (Mülayim) diye ikiye ayrılıyor.

Ben kısık sesle “suave” ısmarlıyorum..

Kentte, bizim ölçülerimize göre haddinden fazla güvenlik ve koruma var..

Bana göre şehir halkı

1-Korumalar

2-Korunacak şeylere tehlike yaratanlar

Diye ikiye ayrılıyor…

Abartmıyorum hiçbir yerde, bu denli polis,asker ve özel güvenlik elemanı karışımını görmedim..

Çin seyahatimde, her bir işe ayrılan 10-12 kişiyi gördükçe şaşırıyordum .Burada aşağı yukarı kişi başına bir koruma düşüyor diyebiliriz.

Lütfen düşünün, Resmi kıyafet satan koca bir mahalle var.

Su altı komandolarından tutun da itfayeciye kadar tüm resmi kıyafetler satılıyor.

Kendime yakışıklı ve bol apoletli bir albay kıyafeti almakla almamak arasında gidip geldim..

Küçük terzihanelerde rütbeler falan dikiliyor ..endüstri halindeler. Demek ki müşterisi çok..

Bu arada İglesia Santa Clara ve İglesia San Augustin kiliseleri ziyaret edildi..

Öğlen oldu...

Gözüme kestirdiğim ,1856 model bir aşevi olan “La Puerta Falsa” (Dandik Kapı) ya daldım.

Ünlü yemeği "Tamal".

Muz yaprakları ile sarmalanmış bir muhafaza içinde, yenmesi zor bir lapa ve tavuk budu var..

Fena sayılmaz ama yine karabiber yok ve o lapa pirinç bana göre Türk erkeğini bozar..

Söylüyorum ,bu yemekler ve bu damak bizleri açmaz…ama umutluyum artık önümüze bakıyoruz..

Yemekten sonra, Museo Colonial gezildi.

Biraz dinleneyim diye otele döndüm.

Telefonu kurcalarken bazı selfilerimi sildiğimi anladım..

Oğlum bu işleri anlamazsın bilmezsin neler karıştıyorsun?

Kendime çok sinirlendim..

Daha bir akşam üstüne doğru, biraz alışveriş yapayım diye çıktım.

Yön duygum tersine dönmüş..Carrera 7 (7.cadde )hafta sonu trafiğe kapanıyor ve bu boşluk tüm Colombia işportacıları tarafından dolduruluyor..

Caddede bir tur attım, bakıyorum eli yüzü düzgün dükkanlar, daha erken olmasına rağmen kapanıyor bunu mesaj olarak aldım.

Fazla dolaşmaya gelmez..

İstediğim lokanta kapalı…mecburen Subway’ e razı oldum..

Çıkışta otelime yakın bir yerde BBC dedikleri Bogota Beer Company’ye uğradım.

Kendi biralarını yapıyorlar ve 5-6 türleri var.. Bu kez yüksek sesle sertini seçtim.

Çok kokulu bir şey ...aroması fazla kaçmış...


Bilahare otele dönüp Türk dizilerime kavuştum…

Aklınızda olsun ...olur da kaçırdığınız diziler varsa, rahatlıkla Bogota’da izleyebilirsiniz.


İnanmak zor ama sadece Türk dizilerini oynatan TV kanalları var..

Aklınızda olsun...






Günün resimleri aşağıda ...


































Additional photos below
Photos: 10, Displayed: 10


Advertisement



Tot: 0.092s; Tpl: 0.013s; cc: 7; qc: 23; dbt: 0.0314s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb