KARAYİP HAVALARI...


Advertisement
Colombia's flag
South America » Colombia » Cartagena
February 7th 2018
Published: April 21st 2018
Edit Blog Post

GÜN 06 07 ŞUBAT ÇARŞAMBA :

Dün gece, koridorun dibindeki "fabrika"da, gece vardiyası olmasına rağmen saat 24:00’ e erişmeyi başardım ve 06:00 ya kadar uyudum .

Koridorun dibindeki fabrikaya açıklık getireyim.

Odalardaki havalandırmaların dış üniteleri büyük ve hepsini götürüp dahiyane bir buluşla, müşteri mutluluğunu gözeterek ,koridor sonundaki duvara bağlamışlar..

Koridorun kendisi de sesi çoğaltan bir amplifikatör olmuş…

dinlenmek isteyen müşteriler için harika bir çözüm getirmişler kutlarım…

İnsan, Otele niye gelir ki zaten


Sabah toparlanıp kahvaltıya çıktım.

Kahvaltı Salonu, otelin tepesinde..

Kahvaltı makul ...en azından Bogota’dan daha çok vericiler…

Yemekten sonra, eski şehirde para bozdurdum ve sur içinde kalan tüm mahalleleri dolaştım

Çok güzel oldu .

İletişim işlerini çözmek üzere bir cafeye sığındım..Dışarısı sıcak ve nemli.


Kapalı bir yere girdiğinizde çılgın bir aircondittionner atağı ile karşı karşıya kalıyorsanız ...

benim gibi antrenmansızsanız her an şifayı kapabilirsiniz..

Kendimi kollamaya çalışıyorum ama pek mümkün görünmüyor .

Şehir kompakt… bu nedenle başıboş dolaşıp, kısa sürede ne var ne yok iyice öğrendim.

Tüm kiliseleri turistlere kolaylık olsun diye ,neredeyse yan yana koymuşlar..

Tüm müzeler aynı şekilde neredeyse yan yana…

Şaşırdığım noktalar oluyor elbette…

Örneğin ,kentin en önemli kilisesi Santo Domingo’nun önünde, kıçını kiliseye dönmüş koccaman bir Botero heykeli var.

Herkesin, kafadan resim çektiği bir yer..

Bazı girgin turistler , daha cesur davranarak heykelin memelerini sıkıştırırken fotolar,videolar alıyorlar…

Sultanahmet camiine karşı çırılçıplak yatan bir kadın heykeli düşünemiyorum..

Aklım patinaj çekiyor..

Öğlene doğru, güneş cozurdatmaya başladığında, otele dönmeye karar verdim.

Yolda biraz alış veriş yaptım ve bir yere girip sadece makarna yemekle yetindim..

Bu sıcakta, içiniz pek bir şey istemiyor..

Otelde güneşin inmesini bekledim ve güneşin batışını sahilde karşılamaya karar verdim.

Gündüzden yerini bellediğim “Cafe del Mare” ye, gün inmeden zar zor yetiştim.

Milyon insan güneşi batırıyor..

Hepsi güzel de, battığında niçin alkışladıklarını bir türlü anlayamıyorum..

tıpkı uçağı indirmekle görevli olan pilot, bu işi gerçekleştirdiğinde, yolcuların niçin pilotu alkışladıklarını anlayamadığım gibi..

Güneş batınca, millet hemen kaçıştı ve tüm yerler boşaldı …halbuki mavi saatler daha yeni başlıyor…

Gök, turuncudan sonra, siklamen ve bordonun tüm tonlarını hiç esirgemeden sundu ve mavilere geçildi..

Rüzgar püfür esiyor ve bendeniz ikinci "Columbia Club" biramı ısmarladım..Bu biraları bayağı iyi..

Nabi ile yaşamım bir film gibi akıyor… akıyor…Her anı içimi yakıyor..Hiç olmadı bu be Nabi..Hiç olmadı..

Yemek saatine dek oralarda oyalandım..

Yakınlarda bulunan “Pepe Anco” adlı restorana gittim.

Kibar bir yer …benim için en kolay seçim olarak yine bir et yemeği ısmarladım.

Çıkışta ,şehir gecesine akma adına, Santo Domingo kilisesinin önündeki avluya yerleştirilen masaların birinde ortama uyup bir cerveza (bira ) daha patlattım..

Devamında “Plaza de Aduana”da (Gümrük Meydanı ) müzik ve ve dans gösterileri var ..ama müzik canlı değil beni açmadı …keyifsizim …otele dönüp 23:00 kadar dayandım ve teslim oldum..

Bu arada biraz Cartagena’yı anlatalım..

Colombia, hem Atlas okyanusuna hem de Pasifik okyanusuna sahili olan çok stratejik ve çok avantajlı bir ülke..

1533 yılında ,Pedro de Heredia tarafından kurulan “Cartagena de Indias” Karaip denizi kıyısında, İspanya’yaya en yakın sömürge limanı olma şansını elde etmiştir.

İspanya Cadiz limanından çıktın mı ? dümdüz batıya vur… Cartagena’yı bulursun..

Nedense şehre isim koyma konusunda da tembel davranmışlar ..Bu nedenle ,Cartagena, İspanya’da Cartagena ve Tunusta Kartaca ile aynı adı taşımaktadır.

Bu liman, Peru’dan araklanan gümüşün İspanya’ya sevkedildiği ve Afrika dan getirilen kölelerin Güney Amerika’ya dağıtıldığı bir rolü yüklenmiştir.Haliyle bu limanının meraklısı çoktur…

1542 yılında Fransızlar işgal etti, 1585 yılında John Drake kuşattı, 1697 yılında Pointis işgal etti ve yağmaladı, 1702 yılında Ducasse yönetimindeki Fransız filosu,İngilizlere karşı savundu, 1741 yılında İngiliz amirali Vernon boş yere almaya uğraştı.


Sonunda şehir 1811 yılında bağımsızlığını ilân etti.


1815 yılında yeniden İspanyolların eline geçen Cartagena, 1821 yılında, bir daha kaybetmemek üzere hürriyetini kazandı.

Bolívar, Cartagena'ya "kahraman şehir" unvanını verdi.

Kentin tarihi, MÖ 4000’e kadar gidiyor ama, önemli dönemi, sömürge limanı olmasından sonra başlamıştır.

Eski şehrin, sistematik olarak surlarla çevrilmesi falan hepsi hikaye ..

“Sur varsa, kollanacak bir şey vardır” diye ipini koparan korsanlar, çeşitli zaman dilimlerinde şehire saldırmıştır..

Kısaca Cartagena nın yaşamı el değiştirmekle geçmiş..

Bu arada korsan saldırılarından bağımsız olarak , 1610 yılında Engizisyon mahkemeleri kurarak 767 kişiyi yargılayıp öldürmeyi de ihmal etmemişler..

Herşey, din aşkına…

Cartagena'nın tarihi şehir merkezi UNESCO tarafında "Dünya Kültür Mirası" listesine alınmıştır.

Günün görselleri aşağıda :













Additional photos below
Photos: 7, Displayed: 7


Advertisement



Tot: 0.076s; Tpl: 0.012s; cc: 6; qc: 24; dbt: 0.031s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb