HEY MR. TALLİNNİN TALLİNNİ BANA

---

Geo: 59.4392, 24.7586

GÜN 30 günlerden Pazar

Tam bir ay olmuş yola çıkalı ...
Vallaha bir gün gibi geçti.
Daha başlamamışız gibi hissediyorum kendimi.
Sabah, güzel bir uykudan sonra masmavi bir marina da uyanmak çok güzel oluyor.
Öğlene kadar etraftaki faaliyeti seyrettim.
Tekneler geliyor gidiyor .
Tam karşıda bir kulüp var ...müzik yapıyorlar sesi bize kadar geliyor.
Keyfimiz gıcır.
Öğlen bir market yoklaması yaptım ve havyar ,balık takviyemizi artırdık.
Marketteki balıklara aklım gidiyor .
Ne kadar çeşit yarabbi.
Hırslandıkça hırslanıyorum.
İmkan olsa ,hepsini alıp gideceğim.
Öğlen, eldekileri yiyerek Tallinn'i terketmeğe karar verdik.
Dünden saptadığım acentayı bulmak üzere yola çıktık .
Size buranın İzmir'i hatırlattığını yazmıştım.
Aynen öyle... şehre doğru giderken, bir noktada, tatlı meltem rüzgarı, size bok kokularını taşıyor.
Yani, burada da bir Bayraklı mıntıkası var .
Allahtan bizim marina, bu bok kokusu menzilinin dışında .
Ya da rüzgar bize doğru esmiyor...
Acentenin orada nasılsa bir park yeri bulduk .
Şehrin tüm araçları neredeyse yok olmuş.
Bir şey mi var diye şüpheye düştüm.
Acentaya varınca bugün gemi olmadığını hayretle öğrendik.
Yarın sabah 07:30 gemisine bilet aldık.
Yaklaşık 85 Euro tuttu.
Murphy yine bizi yokladı.
Para bitti.
Bu gibi ülkelerde ihtiyaç kadar para bozmak, kolay çamaşır değil.
Yakında bir yerde para bozdurup, kampın parasını sakladıktan sonra gerisi ile benzin aldık.
Bu arada ,benzin alınırken, pasaportun sorulduğu bir anı yaşadım.
Şaşırdım ve pasaportla yakıt arasındaki ilişkiyi çözemedim.
Sonra anlıyoruz ki, yabancıların ucuz dizel alma hakkı var.
Fakat yabancı olduklarını kanıtlamaları gerekiyormuş .
Gerçekten yakıt ucuzdu laf aramızda.
Yabancılara, yakıtı, niçin ucuz sattıklarını anlayamadım bittabi...
Her şer de bir hayır var.
Para bitmezse biz bozmayacaktık ve eldeki parayı nereye harcayalım diye düşünmeyecektik.
Dolayısıyla ucuz mazot alamayacaktık.
Sonra vedalaştığımız kampa, tekrar giriş yaptık.
Akşama kadar oyalandık.
Kitap okuduk, tembellik yaptık..
Ben, çamaşırlar yıkadım.
Akşam 21:00 de, daha güneş tepemizde ışıldarken, ufak ufak demlenmeğe başladık.
Havyarlar berbattı derhal çöpü boyladı.
Fakat balıklar şaheserdi.
Acımızı hafifletti.
Yemeğin sonuna doğru, 1 kız 2 erkek "arıza" olarak ortaya çıktı.
Herifler, önce uzaktaki bir tekne sahibine tebelleş oldular.
Sanıyorum ki tekneciye ciddi giydiriyorlar.
Adamın ağzından gıkı çıkmıyor.
Ben söylemesi ayıp,Çeşme Meydan'da doğup büyümüş birisiyim.
Bildiğinizi sanmıyorum ama ünlü Kasımpaşa bizim Çeşme Meydan'ın yanında Ulus mahallesi veya Etiler gibi kalır.
Hani eski filmlerde bir sürü kabadayı vardı."Anamı kesen ben" diye naralanan ..
İşte bu saygıdeğer zevatın alayı, bizim Çeşme Meydan sosyetesine mensuptur.
Diyeceğim odur ki, arızayı çabuk hissederim.
Acilen, masaya 2 adet bıçağı hazır ve nazır ettim.
Çok geçmeden "Arıza" kardeşlerim ,yanımıza sökün ettiler .
Ben bıçakla elma soyarken ,kendilerine Türk olduğumuzu belirttim.
Mektup hemen adrese vardı...
Cereyan çarpmış gibi oldu.
En çatlağı ,bu kontratağı beklemiyordu.
Erketede bekleyen arkadaşıyla, acı içinde bakıştılar.
İnsan ne kadar uçmuş olursa olsun, Çeşme Meydan yasalarına göre daha büyük bir tehlikeyi hızla anlar.
Amaç korkutmaktır....
Terörize etmektir.....
Korkmadığın belli olursa ,aynen köpek gibi daha büyük belayı hissederler.
Bizden bir şey çıkmayacağını anlayınca, bu kez yanımızdaki Alman aileye yöneldiler.
Bunlar ,2 küçük çocuğu olan bir karı koca.
Küçük kızın bugün, doğum günü imiş.
Bir pasta yapmışlar bize de bir parça verdiler.
Alman herif, koca karavan içinde küçük oğlanı uyutuyor.
Kadın da kapının önünde, küçük kız ile kutlama hazırlıkları yapıyor.
Masada, bir ya da iki, teneke kutu bira var.
Bu arızalı hayvan, fütursuzca masaya oturdu ve bira şişesini dikmeye başladı.
Alman kadın korkuyor bittabi.
Bir şeyler konuştular.
Sonra herif aniden kalktı ,hızla ,uçuk kızın üzerine gitti.... feci bir ağız dalaşı ...az sonra kız tekrar Alman kadına koşarak "beni kurtar" babında bir şeyler söyledi.
Kadın hepten korkuyor fakat içeride çocuk uyutan Alman kocadan da tık yok.
Anlayamıyorum.
Bağırışlar öyle duyulmayacak gibi değil.
Ben, yerimden kalkıp kadına gittim" merak etme biz buradayız ve bir şey olursa müdahale ederiz" dedim.
Sonra arıza üçlüsü, tam yanımızdaki kahveye oturdular .
Aralarında ciddi bir ağız dalaşı başladı.
Ben, teyakkuzdayım ve uzaktan izliyorum.
Sonunda kalktılar .....büyük Arıza son bir umutla benden 25 lira estonya parası istedi.
İnanın para değil... ama ben o çocuk değilim maalesef.
Kendisine Türk'lerin kolaylıkla anlayacakları, fakat Estonyalıların ancak ruhlarında hissedeceği işareti yaptım.
Umutları hepten kırıldı ve ayrıldılar.
Onlar gittikten hemen sonra, nedense kampın güvenliği geldi .....sorular sordu falan.
Bayramdan sonra bayram mübarek konumu ..
Burada bir şeyi açıklamakta yarar var .
Kaldığımız kamp bir marina içi olduğu için, diğer kamplar gibi korunamamaktadır.
Yoksa böyle bir numara, asla doğru dürüst bir kampta olmaz.
Örneğin Italya'nın hiç bir kampında bu olmaz.
En ufak bir şüpheniz olmasın.
Bu durumu özellikle belirtmekte yarar görüyorum
Avrupa Kamplarında güvenlik sorunu yaşamazsınız ...
Gecenin neşeleri gidince, sakinleştik .
Güneşin batışını, damarlarımızda hissettik.Alman koca da nasılsa karavandan çıktı.Biraz kutlama vs vs .Sonra yattık. Son Not:Tallinn de yelken yapıyorsan ,limana çok hızlı gireceksin. Limana giden dar bir koridor var . Denizden sonra, bu koridora girerek, Marina nın havuz bölümüne giriyorsun. O sakin sakin giden tekneler, nedense koridora girince aniden deliriyorlar, cehennemi bir süratle havuza giriyorlar. Mana veremedim... ama sanıyorumki bu onlar için bir karizma meselesi.. Daha öğrenecek çok şeyim var....Aynı marinaya ben girsem, herhalde yumurta yağmuru ile karşılaşırım diye korkuyorum..

Hergün,günün karelerini toplayarak video haline getirdim ve kolaylık olsun diye You tube'a koydum ...ilgileniyorsanız aşağıdaki linki tıklamanız yeterli:

Bugün katedilen Km :18 Kümülatif :6048

---