Sarp'tan Erzurum'a giderken

---

7.gün Sarp’tan Erzurum doğru (Gürcü Kiliseleri)

Baraj yapımı nedeniyle yolların zaman zaman araç geçişine kapanması nedeniyle sabah diğer günlere göre erken kalktık. Balkonumdan baktığımda gerçekten büyülendim. Otel odamın penceresinden Çay bahçesini, Karadeniz’i ve arkasındaki dağı seyrettim. Borçka üzerinden Yusufeli’ne doğru giderken yolun büyük kısmında Çoruh nehri bize eşlik etti. Keşke 1 hafta önce dağlarda yağmur yağmasaydı da buraya daha önce gelmemiş ve belki de bir daha hiç gelmeyecek olan gruptaki arkadaşlarım da bu nehri masmavi halini görebilselerdi. Çoruh nehrinin önemsenmemiş olması zoruma gitmişti. Yusufeli girişinde bizi minibüsler karşıladı. Otobüsten inerek Minibüslere bindik. Yusufeli - Tortum yolunun 8 inci kilometresinden sola saptık. Oltu çayını takip ettikten sonra kendimizi dağlara vurduk. Dağların yüksek tepelerinde sıradan bir dağ köyüne geldiğimizde çok şaşırdık. Köyün ortasında Ortaçağdan kalma devasa bir Gürcü Kilisesi duruyordu. Sanki bu kilise buraya ait olmamalıymış gibiydi. İşhan Kilisesindeydik. İşhan’dan tekrar geri dönerek Otobüs’e binip, Tortum yolu üzerinden sola saparak Öşvank Gürcü Kilisesini de gezdik. Her iki kilise de çok etkileyiciydi. Kilise gezilerimizden sonra yine Tortum yoluna girerek Erzurum’a doğru yol aldık. Ara durağımız Tortum Şelalesiydi. Şelaleyi gezdikten sonra Tortum Gölünün etrafından geçerek Tortum’a oradan da Erzurum’a ulaştık. Otel’e girince akşam Cağ Kebabı yemek ve Çamaşırlarımızı yıkamak için dışarıya çıkacaktık; ancak üç gündür peşimi bırakmayan grip beni Erzurum’da vurmuştu. Bu kuru soğuk’a dayanamayarak odama çekildim. Gözümü ilk açtığımda Özkan gelmişti. Bana Cağ Kebabı yaptırmış ve Ihlamur almıştı. Su ısıtarak hazırladığı çayı içtim. Özkan sağ olsun bana çok iyi bakıyor

---