STOCKHOLM SENDROMU


Advertisement
Sweden's flag
Europe » Sweden » Stockholm County » Stockholm
August 1st 2008
Published: October 11th 2014
Edit Blog Post

Geo: 59.3327, 18.0645

GÜN 35 Günlerden Cuma
Sabah, güneşli bir güne uyandım.
Duşumu aldım ve çamaşıra giriştim.
Şimdi diyeceksiniz ki bu herif çamaşır yıkamaktan başka bir şey yapmıyor mu ? Hadise şudur:
Seyahate, mutlaka gereğinden fazla eşya ile çıkıyorsunuz.
Buna bir şekilde mani olmak gerek..
Bundan kurtulmak gerek.
Bir şekilde giydiğiniz elbiseleri benimsiyorsunuz ve anladığım kadarı ile rahat ediyorsunuz.
Her gittiğiniz kampta sıcak sular, seller gibi akıyor.
Yeni elbiseleri bavulları sökerek çıkarmaktansa, eldekini hemen yıkayıp asmak daha kolay geliyor.


Biz ettik siz eylemeyin:
Gereğinden çok elbise ve çamaşırla yola çıkmayınız.
Hem ağırlık hem de sizin için üzüntü kaynağı.
1 Euro ya T shirtler var .
Daha olmazsa giy -at ama taşıma...

Meşhur gresin bulaştığı pantalon ve T shirt ü yıkadım.
Burada adet böyle imiş, herkes adem baba gibi yıkanıyor banyolarda .
Ortalarda dalşarap dolaşıyorlar.
Doğrusu, ben bu kadar teşhirciliğe alışık olmadığımdan katılamadım.
Nerden baksan bir Osmanlılık var yani..
Öğlen vakti toparlandık ve şehre inmeğe karar verdik.
Bu inme lafına da takılıyorum.
Sanmayınız ki dağ başında oturuyoruz.
Kent merkezine en kaba 10 dk mesafedesiniz.
Yani Cankurtaran veya Samatya'dan Sirkeci
ye gidiyorsunuz .O kadar .
Üstelik ille de inmek gerekmiyor.Bazan da şehre çıkıyorsunuz...


Lee Hazlewood bir şarkısında der ki 😞 Stockholm'e tren yok )

one night johnny sang the truth to me
on an unknown bound train from tennessee.
taught me all the letters in alone
singing freedom is what you think it is,
but there ain't no train to stockholm.

Siz inanmayınız...
bal gibi Stockholm'e tren var.
Allahın Amerikalısı ne bilecek ?
Önce bir Spaghetti Bolognaise attırdık
sonra şehri gezmeğe başladık.
Ben dünden antremanlı olduğum için Ayşe'ye yol gösteriyorum.
Eski şehir, zaten küçücük bir yer .
Bizim Mahmutpaşa kadar.
Bilahare deniz kıyısında kahve içtik.
Ana gar civarında ,buzlu kahve....İyi gidiyoruz.
Laf aramızda bu İsveç ölmüş be kardeşim.
Filimlerde gördüğümüz İsveç kadınlarına olan fantezilerin, acı realite ile yerle yeksan oluyor.
Bir tane, Allah için ,eli yüzü düzgün bir tek İsveç kadını yok.
Bunları toplatmışlar mı diye şüpheye düşüyorsun..
Herkeste bir mutsuzluk ve bedbinlik.
Gençler arasında anorexia ve punk çok yaygın.
Kaşlar alınmış her taraf delinmiş ve metaller bağlanmış.
Saçlar ortaya karışık yeşil kırmızı vs vs..
Bu kadar
güzel havada bunlar böyleyse, ölmüş bunlar kardeşim...
kesin ölmüş..
Aklıma İsveç sendromu geldi.
Stockholm sendromu, rehinelerin, kendilerini rehin alanların duygularını anlama noktasına gelmelerine Stockholm sendromu deniyor.
Rehine, kendisini rehin alan kişiyle geçirdiği süre içinde, onunla konuşarak öyle bir hale geliyor ki, sonunda ona yardımcı olmaya başlıyor.
Var bir salaklıkları, sizin anlayacağınız.
Akşam üstü bir trenle Horn Stull'a geçtik .
Orada aradığımız Texas Steak restoranını bulduk.
Patlayıncaya kadar prime rib steak yedik.
Özlemişiz.
Güzel bir tercih oldu.
Oradan Kampa döndük.
Ben "etrafı gezelim" programında göle uzandım.
Söylemeyi unuttum.
Kamp bir göl kıyısına kurulmuş.
Göl çok dingin ...çok huzurlu fakat ruhsuz bir yer.
Millet giriyor ama ben bir Datça çocuğu olarak ,sadece güzel fotoğraf veren bu sulara girmem.
Sonra Ayşe ile biraz daha oturup üşüyünce yatmağa karar verdik .


Yine derlediğimiz fotolardan bir klip yaptık ...aha budur :



Additional photos below
Photos: 8, Displayed: 8


Advertisement



Tot: 0.064s; Tpl: 0.012s; cc: 12; qc: 24; dbt: 0.0235s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb