Cigdem Hicran Yorgancioglu - Portagual Lisboa


Advertisement
Portugal's flag
Europe » Portugal » Lisboa
September 22nd 2009
Published: September 22nd 2009
Edit Blog Post

Hicran Cigdem Yorgancioglu LIZBON LISBOA _PORTAGUAL PORTEKIZ Seyahatinden Gunluklerinden /siirlerinden bir kac kesit Eser Sahibi (H.ÇİĞDEM YORGANCIOĞLU) Bu gezi yazısına dair 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan doğan mali ve manevi hakların gerçek sahibidir.
All rightS are reserved .



Saat 03:00 … 92,000 km karelik bir ülkeye ..Portekiz’e FADO müziğe bir yolcumuz var .Bu yolcu ben olabilirim .Gönül rahatlığı ile uzanabilirim ben gönlümle Lizbon’a
Pazar Sabahı
01.02.2004


Her uyanışımda kaç medeniyetin beşiği gıcırdar içimde bilseniz .

Okyanusa dönük yüzüm … Ilıman bir iklim ,yeni bir dil yeni örf ve adetler …ve 20.yüzyılın yalnız şairi Fernando Pessoa'nın ülkesine değen ayaklarım .. İçimdeki keşiş şair bakalım nasıl konuşacak onunla ..

Çıktığım yokuştan hayatın kendisi akıyor sanki . Kimin hâkimiyetine set çekmeye çalışıyor zihnime abanmayan düşünceler .

Parque das Nações, Marco Polo Alışveriş Merkezi önünden geçtim az önce Expo 98 e ev sahipliği yapmış burası .

Lizbon’da Avrupa'nın karanlık Ortaçağ dönemi yaşadığı, din adına öldürülen insan kemiklerinden kilise yapıldığı ile ilgili bir haber vardı Discovery Channel ‘da .Neresi burası acaba .Bilen var ise sorarım .En büyük festival Haziran ayında yapılan Festa de São João festivali imiş .Herkes sokaklarda dans eder ve pırasalarla birbirlerinin kafalarına şakacıktan vururlarmış. Feira de São Martinho ise at ve boğa yarışları yapıldığı bir kutlama imiş .

Yağmurlu bir günde şemsiyemin altında ,bir kentin temasını izliyorum .Binalar çok yüksek değil en yüksek olanı Sheraton oteli 33 metre .Havaalanı şehrin içinde olduğu için ,en yüksek bina bu kadar işte . Şehri tepelere kurmuşlar şehri nazım planından, insanların tiplerine ,boğaz köprüsünden tramvaylarına kadar istanbul’a bu kadar benzeyen bir Avrupa şehri görmedim Panaromik bir geziye sığmaz.. Ticaret meydanı adı verilen Comercio Meydanı, Alfama ve Sao Jorge Kalesi, 25 Nisan Köprüsü, eski Bairro Alto ve Portekiz denizciliğini temsil eden , Portekizli kaşif Vasco de Gama anısına yapılmış olan Belem kulesi(Torre de Belem) , Vasco da Gama Hindistan yolculuğuna çıkmadan önce bütün gece burada dua ettiği söylenen Jerónimos Katedrali ve daha kimbilir neler neler .

Pedro Almodovar’ın Hable Con Ella filminde küçülen Aşık’ bölümü ve Pina Bausch’un koreografisini yaptığı, Portekiz’e adanmış "Masurca Fogo"dan bir sahne uçuştu zihnimde

Azizler Günü nedeniyle kilisede toplanmış dua ederlerken 1755'te kentte meydana gelen deprem Lizbon nüfusunun çeyreğini alıp götürmüş ve o tarihler için yaklaşık 30.000 kişinin ölümü düşünülünce felaketin büyüklüğü ortaya çıkıyor . Her söze epremden sonra diye başlıyorlar nerede ise . .
01.02.2004

Yeme içme bir hayli ucuz
01.02.2004


Asansör Gloria Baixa'dan Bairro Alto'ya çıkıyor
Bütün duygularımın kapsı açık ve bazen hepsi
Aynı kapıya çıkıyor .

Hüzün kokusu alıyorum
Adımlarım gidiyor
Sanki ben olduğum yerde
kalıyorum

Pembe dizi değil burası
Pembeler arası kaybolsam
Burada beni kim bulacak
Dar sokaklar yoksulluk
Çamaşırlar ,sefalet
Bir yaşlı teyzenin gözleri
Gözlerime sığınacak
Bakalım bu kadar tanıdıklık
Beni ne zaman şaşırtacak
Sözcüklerim nerede konuşacak
Bu yolda yürümeyen bir korkak
Varlığıma nasıl alışacak
İşte
Yolumun üzerine düşen bir sokak
Sanırım ismi Bairro Alto olacak
Ancak
Bu sokağa ait duygularım henüz
Söylenmedi .

Bairro Alto,Lisboa ,Lizbon Portekiz
Hicran Cigdem Yorgancioglu
01.02.2004


Kimi zenginlikten sığamazken sırça saraya
alt sosyo ekonomik grubu yayılmış buraya
Bu kadar çaresiz bakış nasıl girdi sıraya
Peki ya kalanlar
Pazar günü nereye çekilip gitmiş bu insanlar
Ne işleri var inzivada ..Görmüyorlar mı benim geldiğimi .
Neden üzüyorlar beni ilk günden
Nasıl zamanın enerjisini aldım
o yaşlı dişeri dökülmüş kadının
Az önce tuttuğum ellerinden
Neden Galata’nın Tarlabaşı’nın ya da Omar Hayyam’ın kokusu sinmiş sokaklara .

Hicran Cigdem Yorgancioglu Lisboa


Burası tam bir sosyolojik laboratuar . “J “ harfi ile biten kaç kelime var acaba . Tanıştığım kızAngola’lı
01.02.2004

Tafrasızlığımdan bakınca ,bir saygınlık anlayışı var kentin . Aykırılığı olmayan her şey bana bir o kadar aykırı ise ne söylediğimin belli olmaması rastlantı değil . Konuların açıklığa kavuşmasından önce kente sebebsiz de bakabilmek en zor iş .


Fasadları Azulejo kaplı binaların önünden geçip ,gece hayatına ilerliyor adımlarım ve aldığım nefes.. .. Katedralleri geçince kalenin tam arka tarafına düşüyor Alfama.Yalnızlıktan kapının önünde kedileri ile oynayan kadına ağlayor melodilerim daha henüz fado bile dinlemeden . Alfama Araplar zamanında kurulmuş bir bölge ve bu bölgede sıcak su kaynağı olduğu için Araplar buraya Al-hama demişler sonra da ismi Alfama olarak değişmiş . Bu arada “Opium şarkısını Portekiz şair Fernando Posseas’in “Opium” adlı kitabından etkilenerek yapan Portekiz'in dünyaca ünlü rock grubu Moonspell, 5 yıl aradan sonra yeniden İstanbula gelecek diye bir haber okumuştum geçtiğimiz ay..Birden onu hatırladım ama gelip gelmediklerini bilmiyorum . Bir adam geçti yanımdan 40 yaşlarında içe dönük sorgulamaları olan bir ifadesi vardı yüzünde ,fark etti sonra beni selam verdi . Fırtınalı sorgulamalardı bunlar bakışlarında arsızlık değil ,seçilmiş yalnızlığın izleri vardı . Konuşmadık . Portekizce dışında başka dil bilip bilmediğini bile blmiyorum .Konuşmaya başlamamız iyi oldu .Daha gizemli ne olabilir ki . Taksi şöförü hata yapmasa ve beni tam kapıya kadar götürse idi onu göremiyecektim. Birbirimizi merak ederek geçip gittik sessizce .
Alfama ,Portekiz Portagual
01.02.2004 .





Kafamın içindeki
Tanıdık kurallar manzumesine uyan
Ey şehir ey güzel
Ey gelişi güzel
Gelişigüzel şeyler geçsin istiyorum
Aklımdan
Olmuyor
01.02.2004





Eski Lizbon Elçisi Yahya Kemal'i düşünüyorum . Fernando Pessoa ile bana doğru yürüyüp haydi sıra sende dediklerini hissediyorum . Bana bakan aynaların sırlarını görüyorum . Şiirlerimin eteklerindeki fistoları göresiniz diye geldim ben bu şehire .

Ey; içinde yürüdüğüm sokak arası
Ey Lizbon , ey ruhuma işleyen
Ve mütemadiyen kulağımda çalan
Müziğin alâmet-i farîkası
Sensin bugün zihnimin harikası

Hint-Avrupa dil ailesinin Latin alt kolu olan Portekizce de alfabeye bakınca 26 harf var peki ya okunuşları .


Ölçülebilir bir sonsuzlığum yoktur benim . Issızım … Yürüyorum .anne ,baba,rahmet ve minnetle anıyorum sizi . Çok özlüyorum .nereye gitsem siz de varsınız attığım her adımda . Nasıl bir mucize var dersiniz benim adımda .
Marquês de Pombal
01.02.2004





FADO
Denizlere açılıp uzaklara giden kocaları geri dönmeyince
Şal atıp omuzlarının üzerine
Nasıl ağıt yakar bir kadın
Kaderine
Kendi gırtlağı ile mi yakınlaşır insan
Kederine .
Dinledikçe Fado’yu iniyorum daha da derine .
Takılmak isterseniz fado eşliğinde bir şiirine
Siz de kulak verin içimdeki Çiğdem çiçeğine

Sormaksızın bir gün size
Neyi koyarsınız kalbinizde bu çiçeğin yerine
Ölürse bir gün vakitli vakitsiz
Şapkasını iliştirin çelengine
Ve fado müziğini getririn onun cenazesine .

01.02.2004
H.CIGDEM YORGANCIOGLU
LISBOA ,PORTAGUAL



İcinde Kelt etkileri Bu müzikte ,hem ağıt var hemde dikbaşlılık .Hani kadife eldiven içindeki demir yumrk derler ya işte öyle vuruyor . Yanımdaki masada müziği dinleyenlerden ikisinin yüzü dikkatimi çekiyor . Musikiye zerre kadar istidatları olup olmadığını ya da Fado dinledikleride ne hissettiklerini bilmiyorum . Dikkatimi çeken ikisinin de yüzündeki kaygılı neşe .
01.02.2004


Stephen Hawking'in yaşamı beyazperdeye aktarılıyor ,gözgöze geldiğim ve elimi tutan kadının da yaşamı aktarılabilir .
01.02.2004




Yollarda bahar dalları açmış, sıcaklık 17 derece ..Ünlü şair Lord Byron'un da hayran olduğu ve “Glorious Eden” adını verdiği romantik “kasaba Sintra 'da şu gözüme takılan mutfak bacaları da ne ..? Burası 15.YY da kraliyet ailesinin yazlık sarayı Palácio Nacional da Vila Peki ya azulejos denilen süslü çinilere ne demeli . İranlı ahbap ile ayaküstü sohbet sonrası yola devam .. Sintra, UNESCO'nun dünya kültür mirasi listesinde yer alıyormuş.Roman Polanski’nin 9.Kapı filminin çekimlerinin bir kısmı da bu kasabada yapılmıştı Toledo bölümünü görmüştüm 2 sene önce . Kimbilir daha kaç kapı geçeceğim . Labirentlerin sonu yok .
02.02.2004


Ülkenin 1993 mt.yükseklikle en yüksek dağ sırası Sera da Estrela imiş Sera dağ,estrella ise yıldız anlamına geliyor .
02.02.2004

Kara Avrupası'nın en uç noktası Cabo Da Roca .Atlantik okyanusundan yuvarlanıverdi gitti şapkam . Taşlar ise çantamda ..

İçimdeki çocuk
Parmağı ile işaret eder
Ve şöyle der
Avrupa’nın bittiği yer
Attığım şapkayı sahibine
Hiç beklemediği anda geri gönder .

02.02.2004



02.02.2004
Cascais

Ülkenin bilinen en iyi edebiyatçıları oyun yazarı Gil Vincente ve şair Luis de Camores imiş .
20 Yüzyılın şair ve oyun yazarı Fernando Pessoa ise başka bir tanınmış isim .
Şehir sizden başka
Kimin ayaklarının altında uzanıyor...
Castelo de São Jorge'
02.02.2004




Kadîm eski ,çok eski demek ..Hani kadîm dost derler ya …Kapıda bir ses “kadîm” “kadîm “. Dün tanıştığım ahbap benim numaramı kaybedip zahmet edip otele kadar gelip beni görmek için izin istemiş ve kapıda “kadîm “ diyor .”Çiğdem” demek istemiş . İsmimin yazılışına bakıp böyle demek kimin aklına gelir ki .Biraz sohbet ediyoruz sonra gidiyor .
02.02.2004


Surların içinden geçiyorum . hangi gelir grubunda olursa olsun ,gene huzur var sokak sokaklarda
03.02.2004
Obidos




Kış ortası sanki baharın dirildiği şu güzel günde ,kurutulmus balık satan siyahlar giymiş kadınları geçtik .Dullar siyah kıyafet giymezler ise çok ayıplanıyorlarmış . Burada misafirleri çabuk gitsin diye kapı arkasına süpürge koyuyorlarmış . Kalburüstü ve servisi bir hayli ağır bir restoran .Balık köftesi gibi diğer balıklar da lezzetli . Dil balığı üzerinden yağlarını ayıklama çabası meditasyon gibi olsa da .Masada sohbet bir hayli az çatal kaşık sesleri hakim .Arada sesszilik bozuluyor .Nihayet Kültür ve Turizmin nasıl olması gerektiği gibi bir konu açıldı ve yemeklerin hazırlanma süresindeki bekleyişler anlamlandı .
İsa’nın köyünün adı da Nazare’idi .
Kabarık etekli kadınların ikisi yan yana oturmuş kestane satıyorlar . Kumsal da yürümeli yemek bitince .
Balıkçı köyü
Nazare

her şeye uzak olma hissim var ya bazen .İşte o kucakladı beni bu kumsalda .
Nazare


Görkemli …Daha kapıdan girer girmez sanki hızlanan bir melodi çalmaya başladı kulaklarımda .
Güftelerin başına makam gibi idi.
Batalha
03.02.2004

Fatima kasabasına doğru ilerliyoruz tarihin sesleri sanki içimden geçiyor . Zaman her zamanki gibi çabucak geçiyor .Kimbilir aklımdan fikrimden daha neler geçiyor . Bir zihinden geçen düşünceler için önerilen günlük doz nedir acaba .
03.02.2004



HER AYIN ONÜÇÜ

San sebestian günü .. zeytin agacının yaninda diz çökmüs göğe bakan ,ışığın içinden çıkan Meryem Ana’yı izleyen çocuklara doğru ruhanî bir yolculuk yapıyorum .Üçüncü sır nedir acaba .. Sisli bir Lizbon'un yaklaşık 150 km. kuzeyindeyiz .Burası Fátima .Hacı olma zamanı imiş .13 Mayıs 1917 günü burada entresan ve sürrealist denebilecek bir olay yaşanmış . Çobanlık yapan üç küçük çocuk, 10 yaşındaki Lucia dos Santos, 9 yaşındaki Francisco Marto ve kızkardeşi 7 yaşındaki Jacinta, Fátima'ya 1 km. uzaklıktaki Aljustrel köyünün yakınlarındaki Azize İren'in Mağarası (Cova da Iria) diye bilinen bir mağaranın önünde koyunları için küçük bir ağıl oluşturmaya çalışıyorlarmış ve Bu çoban çocuklar Meryem Ana’yı görmüşler .Sonra çocuklardan Francisco 1919'da, Jacinta da 1920'de ölmüşler .Sounnir mağazalarında onların rozetleri satılıyor . Lucia ise birkaç yil sonra Rahibe Maria das Dores adını alıp Coimbra Manastiri'na girmiş .Onun rozeti satılmıyor sebebi yaşıyor olması imiş .

Lucia, 1917 de Meryem Ana tarafından kendisine verildigini öne sürdüğü mesajin ilk iki bölümünü 1941'de kaleme alıp , Vatikan'a, Papa 12. Pius'a ulaştırmış. Aradan geçen 2 yıl sonra mesajin üçüncü bölümünü de yazmış ancak bu bölümle ilgili olarak, 1960 yılı sonlarında açıklansın ki daha iyi anlaşılsın şeklinde bir koşul öne sürmüş .1959'da, yani "sır"rın açıklanmasına 1 yıl kala, Papa Jean, bir zarfta bulunan ve Portekizce yazılı mesaji açıp okuudktan derin düsüncelere dalıp mesaji tekrar zarfa koyup mühürlemiş. Bir iddiaya göre, üçüncü bölümle ilgili olarak, yakınındaki din adamlarina söyle demiş: "Bu bölümü çok gizli tutmak zorundayız. Çünkü işareti tüm dünyada panik yaratabilir." Ve böylece, 23. Jean'in, konuşulmasini bile yasakladığı sır 1960 ta dünyaya açıklanmamış .Ben doğmadan bir yıl önce , 23. Jean'dan sonraki Papa 6. Paul, Fátima olayının 50. yili törenlerine katılmak üzere Portekiz'e hareket etmeden önce zarfı açıp sırrı okumuş ve günlerce kendisine gelememiş . Bir söylentiye göre 6. Paul, Fátima mesajının bir kısmında nükleer faaliyetlerin dünyayı nasıl bir uçuruma sürükleyeceğini analsınlar diye , Washington'a, Londra'ya ve Moskova'ya göndermis.Bir sonraki Papa 1. Jean Paul, 1978'de göreve geldikten 33 gün sonra aniden ölünce , Fátima'nin üçüncü sırrını bilmeye dayanamadığı şeklinde de yorumlar yapılmış .Reformcu ,bilge ,aydın ve sıra dışı biri olduğu söyleniyormuş bu Papa’nın .Ardından şimdiki Papa, 2. Jean Paul gelmiş ve onunda 2000 yılının Mayıs ayında, Fátima olayinin 83. yildönümünde, üçüncü sırrı açıklayacağı söylentileri yayılmış. Papa'nın, Mehmet Ali Agca tarafindan vurulmasi, 3 sır olarak yorumlandığı da olmuş Ekim Devrimi'ni, Ikinci Dünya Savasi'nın biteceği , Sovyetler Birligi'nin dağılışı yanı sıra 3.sırırın bu olduğu hâlâ meçhul Papa’lardan hiçbirinin açıklamaya yanaşmadığı 3.sır ise açıklanmamış olup hâlâ Vatikan'da, Papa'nin elinin altındaki bir kutunun içindeki kapalı bir zarfta bulunuyormuş. Belki de küresel ısınma ve dünya üzerinde beklenen iklim değişiklikleridir kimbilir geleceğin savaşı belki de çok basite indirgenecek ve hayatta kalmanın savaşı olacaktır
.
03.02.2004

Güzel kadın ;bana ördüğün şal Fatima’da hacca gitti .Bilsen dolunayda bu renk şapkamla ne güzel gitti .Yaşadığım sürece hergünüm sanat coşku ve gelgitti
03.02.2004


Ruhumu bir dere yatağına yatırdım
Akşam oldu Lisbon’da güneşi batırdım
Nereye gitsem ben tek bir satırdım
Şiir oacağını bilsem seyahati uzatırdım
Kalbimin kapısı olsa bir süre kapatırdım
Lisboa
03.02.2004


Kas, kemik, eklem ve tendonlarınızın gücü ile, tırmanabileceğiniz bir şehir .Yokuşlu ve eğlenceli .Böbürlenen bir kadın var yolda .Yoksa siz karar vericinin kendiniz olduğunu mu sanıyorsunuz .
03.02.2004

Sanki
Kanadı kırık bir serçe gibi ağlıyor
Omzuna şal atmış şu hatun
Denizden dönmeyen bir kocanın
Çığlığıdır belki de bu
Belki de gri dumanları ile
Tütmeyen bir bacanın
Rue de Rosa
O Forcado Fado Night

İşte Labirent Mağara işte karanlık .Elbet çıkışta aydınlık olacak ama bu karanlığın bendeki etkisi kalıcı olacak . Birden Afshin’le konuşuken mağaranın ucunda eski Portekiz kralı V. Alfonso'nun sesini duymuş gibi yapmak istedim şaka olsun diye ama en büyük günahını soruverdim .
The Quinta da Regaleira /Sintra
Portekiz
04.02.2004

19.YY sonlarında zengin ve Brezilya asıllı portkizli António Augusto Carvalho Monteiro tafından özellikle opera binaları yapma konusunda uzmanlaşmış Italyan mimar Luigi Manini ye yaptırtılmış . Burasının Dante’nin “ Divine Comedy” si ve Masonluk ayinleri ile olan ilgisini henüz kuramadım .Araştırma yapmak gerek.İçimiz cıvıl cıvıl yürüyoruz bahçede .
The Quinta da Regaleira
Grand Master of the Grand Lodge of Portugal
/Sintra


Ruo Consigleri Pedroso’da bir akşam yemeği kadar uzak bir akşam yemeği kadar yakın .Yemeğin bir kısmında mukadderat üzerinde konuşmamız ve örneklemelerimiz ilginçti .
Xentra Rest /Sintra
04.02.2004

Sanki Sintra’dan Lisbona hiç varmayacak bir tren … Hansel’le Grethel masalından çıkmış çikolata evler var hep döndüğümüz yolda .. Mutluyum atlıkarınca uzerindeyim sanki .Bu kasaba bana iyi gelmiş olsa gerek .
04.02.2004

Cesur girişimleri olan bir sabah ateşini yükseltiyor odanın .Sanırım 39 dereceye kadar çıktı . Muzlu süt ile sevişsin günler . Tuzlu su ile gargara yapsın . ilâhi bir meşk saatidir yaklaşmakta olan.
05.02.2004

Güvercinleri kim besleyecek biz şehirden gidince .Birden zencefil, tarçın olsa istedim şimdi .
05.02.2004

Yüksek ses ile gülerken de şarkı söylemek mümkün mü acaba .Güzel bir fado gecesi .Yüzük masaya yuvarlandı

Bir fil gelecek kartalın yanına .Afrika’dan Türkiye’ye Portekizden İngiltere’ye kadar uzanan bir fil safarisi gibi . Bir nokta kadar severim seni .Sen de seni seversen .
05.02.2004

Non fas mal fark etmez demekmiş. Bize çok şey fark eder ,senin gözlerinde mutsuzluk ağır suç gelir bana . Vedalaşırsak arkaya bakmaya cesaret edemeyiz . Yarın görüşürüz diyelim .
06.02.2004 Lisboa

Dönüyorum artık bu ülkeden Veda ediyorum beni çağıran kadına .veda ediyorum keşiflerin ülkesine .
06.02.2004 Lisboa


Advertisement



Tot: 0.419s; Tpl: 0.016s; cc: 13; qc: 45; dbt: 0.0709s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.2mb