OSLO DAYIZ

---

Geo: 59.9138, 10.7387

GÜN 37 Günlerden Pazar
Sabah yine yağmur ve soğuklara uyandık.
Bir dam altında ufak tefek bir şeyler yedik.
Burada fazla yapacak bir şey olmadığından, çok sıkı giyinerek şehre indik.
34 No lu otobüs bizi gara kadar götürdü.
Dünkü yerleri dolanırken,buranın ünlü cafe si olan Egon u bulduk.
Kahvalı yapmayı kafaya koymuşuz .
Üstelik yumurta gözümüzde tütüyor.
1 yumurta 2 dilim ekmek 16 fasulye ve 2 parça Bacon ( hiç abartmıyorum ) 30 euro
Haa unuttum 2 fincan kahve de var.
Fiyatlar bu denli uçuk.
Oradan ana cadde üzerinden saraya kadar gittik.
Şehir inanılmayacak kadar kompact.
Tren istasyonu 1 km lik bir ana sokak.
Öteki ucunda saray.
Arada Klisesi,üniversitesi ve Tiyatrosu...solda limanı .
Hepsi Eminönü meydanı kadar bir yer .
Limanda bir vapura binip Bydog diye bir yere gittik.
Burada 3 adet müze var...
bir de Kon Tiki müzesi yapmışlar .
Kon-Tiki, Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara yaptıkları yolculukta kullandıkları sal.
Heyerdahl, eski çağlarda Amerika'da yaşayan insanların, okyanusu salla geçerek Polinezya'da koloniler kurmuş olabileceği düşüncesini kanıtlamak istiyordu.
Heyerdahl, arkadaşlarıyla birlikte Callao'da (Peru) yetişen balsa ağacı kütüklerinden yaptığı ve efsanevi İnka tanrısı Kon-Tiki adını verdiği bu salla 4,300 millik yolu 101 günde almayı başardı.
Kon-Tiki bugün Oslo'da aynı adla anılan müzede sergilenmektedir.
Thorn Amcanın en sevdiğim sözü:
"Sınır mı ? hiç görmedim ama bazı insanların kafasında olduğunu biliyorum."
Danimarkalı Dangalak bey'e ithaf ediyorum.
Bu arada Amundsen'in ünlü teknesi, Gjoa önünde saygı ile resim çektirmeyi ihmal etmedim...
Herifçioğlu TV karşısında çekirdek çıtlatacağına gemilere atlayıp ( yani taka irisi) kutuplara gitmiş..
Bu uğurda can vermiş...
Adamı düşünmeden edemiyorum ...
Şemsiyemizi kaybettik ve geri geldik .
Tanrım bu şemsiyenin kıralını iki yıl sonra Sorrento'da bize iade edecektir. (Bakınız İtaly 2010 gezimize)
Önce güzel bir cafeye oturduk.
Hava biraz toparladı.
Üstümüzdekiler bize ağır gelmeğe başladı.
Sahil boyu yürüyenleri seyrediyoruz.
Anladığım kadarı ile Norveç hükümeti nufus artmasını subvanse etmeğe karar vermiş.
Çocuk arabası sürenlerin adedi insanı şaşırtıyor.
Maaşallah, iyi bir performans göstermişler.
Cafeden sonra o sahilin en müthiş balık lokantası olan Lofoten'e gitmeğe karar verdik.
Boğulacaksak derin suda boğulalım.
Deniz mahsulleri üzerine bir menu çektik ve verdiğimiz paraya bin defa helal olsun
Bir yumurtaya 30 euro verdik burada kim bilir ne gelir diye endişe ederken son derece makul bir hesap geldi.
İyi ki buraya gelmişiz.
Yemek çıkışı bir banka oturduk ve milleti seyretmeğe başladık.
Karşı sahilde, yani bizim kampın bulunduğu yerdei tüm tabiat olayları aynı anda yaşanmağa başladı.
Şimşekler çakıyor ...gök gürlüyor...kıyamet kopuyor ..sonra güneş açıyor
2- 3 ayrı yerde alaimi semalar .
Bizi bir gülme tuttu.
Tiyatroda hissettim kendimi.
bu kadar hızlı sahne değişimini hiç bir yerde görmemiştim.
Görecek günler var daha ...Aldırma gönül aldırma...
Sonra otobüsümüze binip kampın önünde indik.
Uyku hızlandırıcı bir votka cola yapıp uyuduk.
Son söz :
Oslo'yu beğendik .
Stockholm le kıyaslanmayacak kadar güzeldi.

Hergün,günün karelerini toplayarak video haline getirdim ve kolaylık olsun diye You tube'a koydum ...ilgileniyorsanız aşağıdaki linki tıklamanız yeterli:

---