TARIHIN ELINDE OYUNCAK OLDUM...

---

Geo: 37.9792, 23.7166

GÜN 19 GÜNLERDEN SALI:
Güzel bir kahvaltı sonrasında, son notlarımı toparladım ve Ayşe'yi dinlenmek üzere otelde bırakarak şehri zaptetmek üzere yola çıktım..
Zaptetmek için en yakın metro istasyonundan 4 euro vererek günlük pass
bilet almak gerekir..
Önce, Monastirakiou durağında inip ,eski kentin güzelliklerine daldım …
Meydanda , Mustafa ağa tarafından 1759 yapımı ,onların nedense ,
"Tzistarakis" ,bizim "Paşa Camii" dediğimiz camii ziyaret edebilirsiniz.
1981 den bu yana ,Tarihi seramik müzesi olarak işlevini sürdürmektedir..
yunanlı kardeşlerimin bu denli hışımlanmalarının nedeni, yapıldığı tarihte, Zeus Mabedinin 17 ci sütununun inşaat nedeniyle sökülmüş olmasıdır..
Kusura bakmayınız ,bizimkiler öyle Zeus,meus dinlemez, söker atar...
Aynı meydan, Bizans döneminden kalma Panayia Chris Sokastriotissa kilisesine de ev sahipliği yapmaktadır
Fakat meydanı asıl renkli kılan, bir tarafında bit pazarının yer almasıdır .
Bugün dükkanların çoğu, yeni ve turistik eşya satmasına rağmen, kenarlarda kalmış küçük dükkanlarda eli yüzü düzgün, antika eserler bulmak mümkündür..
Bit pazarı ziyaretinden sonra, ünlü Hadrian kütüphanesine varırsınız ..
Dün de yazdığım gibi, Hadrian kütüphanesi Roma döneminin kalıntılarından ve halen restore edilmektedir..
Roman agorasının kuzeyinde yer alan kütüphane, 132 yılında, Roma imparatoru Hadrian tarafından gerçekleştirilmiş, 122 x 82 korinth başlıklı sütunları olan bir
yapı…
hemen yanı başında Roma Agorası yer almaktadır.
Bugün agora kalıntıları mevcut ,fakat aynı alanın içinde son derece değerli başka yapıtlar da yer almaktadır.
Örneğin, sekizgen şeklinde inşa edilen ve her cephenin bir rüzgarı
sembolize ettiği Kyrristus saati bunlardan biridir..
Aynı coğrafyada yer alan, tarihi eser sayısı, başınızı döndürebilir..
Bana da öyle oldu..
Olur da ayrılıp yola devam ederseniz, artık Akropol' e doğru yükselebilirsiniz..
Etraf gerçek anlamda turist kaynıyor ...hava sıcak ve ben ağır ağır yükselerek önce 1721 tarihli Medrese'nin yanından geçiyorum..
Kapalı tabi ....sadece kapısını görüyorsunuz…
Şimdi artık Akropolis' e tırmanarak yaklaşıyoruz…
Atina'nın tam merkezinde ve deniz düzeyinden 150 m yükseklikte yer alan Akropolis, eski dönemlerden beri kale ve tapınak olarak kullanılıyordu.
Buradaki yapıların en ünlüsü Parthenon'dur.
Eski Yunan'da, kentin koruyucusu sayılan Tanrıça Athena'nın baş tapınağı olarak inşa edilen, dev sütunlarla çevrili, dikdörtgen biçimindeki Parthenon, tarihin çeşitli dönemlerinde kilise ve cami olarak da kullanıldı.
26 Eylül 1687'de Osmanlılara saldıran Venedik topçusunun ateşi sonucunda, içerideki barut deposu isabet aldı ve buradaki cami ile binanın iç bölümleri yıkıldı.
1801'de Britanya büyükelçisi Lord Elgin, Akropolis'teki Türk evlerinin yıkılıp heykel kalıntılarının aranması için Padişah III. Selim'den izin alarak ,daha doğrusu kafa kola alarak ,Atina'ya gitti.
Parthenon'dan geriye kalan heykellerin çoğunu ve başka bazı kalıntıları Londra'ya
götürüp British Museum'a sattı.
Bunlar hiç böyle yapmazlardı ama nasılsa olmuş ...
Elgin Mermerleri olarak bilinen ve sökülüp götürülmesi büyük eleştirilere konu olan, bu paha biçilmez koleksiyon, halen bu müzede sergilenmektedir.
III Selim'in "kökü bizde" dediği rivayet olunur..
Akropolis'teki öbür tapınaklardan Erekktheion ,MÖ 5. yüzyılda ,Tanrıça Athena ve Tanrı Poseidon için yapıldı,
Bizans döneminde kilise, Osmanlı döneminde de konut olarak kullanıldı.
Akropolis'in özenli giriş kapısı Propylaion, surların tek açık yeriydi.
Propylaion'un sağındaki Athena-Nike Tapınağı'nın taşları, Venedik saldırısı
sırasında sökülerek kale tahkiminde kullanıldı.
Nike daha sonra ayakkabı markası olacak ...kadere bak
Atinalı heykelci ve mimar Phidias'ın, MÖ 5. yüzyılda yaptığı ve Propylaion'un arkasındaki açıklıkta durduğu sanılan, 9 m boyundaki Tanrıça Athena Promakhos heykeli ile Parthenon'daki gene Phidias'ın yapıtı olan fildişi ve altından
Athena heykelini, Bizans imparatoru Justinianos, Konstantinopolis'e
(İstanbul) götürmüş.
Bu yapıtlar 1204'te Konstantinopolis'in Haçlılar tarafından yağmalanması sırasında kayboldu.
Bir de bize barbar derler ....
Akropolis'i ziyaret şimdi çok kazıkladı ..benim gibi daha önce ziyaret etmişseniz Akropolis'in yanında, en faça tepe olan Areios Pagos tepesinden, manzaraya doymak mümkündür..
Akropolis'in güney yamacından aşağıya süzüldüğünüzde,
Zengin bir Romalı olan Herodes Atticus 'un MS 161'de yaptırdığı bin kişilik bir tiyatroya varırsınız .
Bir para aklama kokusu seziyorum...
Hemen yanındaki, MÖ 5. yüzyılda yapılmış olan Dionysos Tiyatrosu'nda ise, Şarap ve
Eğlence Tanrısı Dionysos için alemlere akılır ,bahar şenlikleri düzenlenirdi.
Düzenlenen yarışmalarda, birinci gelen koronun onuruna, bir anıt dikilirdi.
Bunlardan günümüze kadar kalabilen, Plaka içindeki Lysikrates Anıtı, MÖ 334 tarihlidir.
Tiyatronun doğu yönünde ,Perikles Odeionu ile Asklepieion kutsal yeri kalıntıları (MÖ 420) ve Akropolis'in güneybatısındaki Nymphalar Tepesinde, MS 2. yüzyılda Roma konsülü olan Suriyeli Philopappus'a adanmış mermer anıtın kalıntıları yer alır.
Pnyks Tepesindeki Ekklesia'da (meclis), Atinalı hatipleri dinlenmek için 18 bin Atinalı bir araya gelirmiş.
Ares Tepesinin kuzeyinde kalan Agora'nın yakınında ,en iyi korunmuş Yunan tapınağı olan Theseion vardır (MÖ 5. yy).
Bir başka önemli anıt ,sekizgen biçiminde ve 13 m yüksekliğindeki antik saat kulesi Horologion'dur.
Bu anıt, Sokrates ve Platon'un mezarı olduğu inancıyla Osmanlılar zamanında korunmuştur..
Dionissious caddesini takiben ,Yunanlıların AB paralarını gömdükleri etkileyici Acropolis müzesini ziyaret edebilirsiniz…
Cam cepheli modern bina, tam olarak Acropolis' e "biz buradayız" mesajını iletmektedir …
Artık Plaka'ya girip kahvemi içme zamanı geldi..
Lysikrates anıtının karşısına oturup, kızım Defne 'nin adını taşıyan cafe'de ,grek kofi'nin keyfine vardım..
Plaka, malüm, turistlerin taverna bulacağız umudu ile dolaştıkları ve genelde hediyelik eşya satan dükkanlarda soluklandıkları bir yer.
Bu arada Taverna, bizim kullandığımız anlamdan farklı olarak ,lokanta,restoran ,aşevi falan anlamına gelip...bizim hayallerimizi süsleyen, buzuki çalınan ve canlı yunan şarkılarının terennüm edildiği bir yer değildir..
Onlar mazide kaldı..
Şimdi öğle vakti lokantalarda, iki müzisyen ve tımbırtıları turistik ökse olarak kullanılmaktadır..
Metro'ya binip bu akşam için Pire, Microlimani'de ( küçük liman ) bir saha araştırması yapayım dedim…
Pire,Atina ‘ya 7 km mesafede Atina'nın limanı ..
Gittiğimde çok civcivli idi.
20 No'lu otobüs geçiyor dediler..Bindim Microlimani'de indim ..
Bu küçük limanın esas adı :Tourkolimani yani Türk limanı …
ama bu isim Yunan milletini bozduğu için şimdi Microlimani olmuş..
Aynı zamanda marina olarak kullanılıyor.... etrafında sıram sıram kafe,lokanta,bar vs dizilmiş ama tadıma göre doğru dürüst bir yer bulamadım..
İlginçtir ama ,nedense gittiğimiz yerlerde ,lokantalar daha çok yabancı mutfaklara
yöneliyorlar..
Bu sahilde de bir sürü Noodle,Suşi,Pizza pazarlayan lokantalar var ..
Oğlum, ben bu sahile gelip suşi mi yerim ? be yahu…
Dönüş için 20 no lu otobüsü bekleyerek yıllandım ...
tam pes ederken geldi..
Otele dönüp biraz dinlendim …
Bu gece buranın en ünlü ouzeri'lerinden biri olan Volos' a gitmeğe karar verdik..
Arnavut şoföre 3 E luk yer için 5 Euro'yu tokaladım..Yüzü buruştu..
Ona bir Osmanlı bakışı attım …hemen anladı ve ikiledi..
Balkanlarda, çabuk iletişim kurabiliyoruz ...
Lesvos, mütevazi ve baba bir ouzeri..yemek ve mezeler harika..tercihimizden ötürü memnunuz..
Meraklısı için adres :
http://www.tripadvisor.com.tr/ShowUserReviews-g189400-d2178147-r177577398-Ouzeri_Lesvos-Athens_Attica.html#REVIEWS
Bu gece,Ayvalıktan gitme lokanta sahibinin ısrarı ile ouzo'yu değiştirdik ve Lesvos adası ouzo'su içtik …içimi rahat ama biraz tatlı ..iyi gidiyor..
Geç saatte, tekrar taksi ile otele döndük ve yattık ..
Atina, öyle iki günde geçilecek bir yer değil..aklınızda bulunsun…
Atina'yı benimle gezmek isteyenler için 2 ayrı klip hazırladım...şöyle :

Acropolis Videosu :

GÜNÜN ÖZETİ:

GÜN KM: 0 KUMULATIF KM:2236

---