Advertisement
Published: June 27th 2016
Edit Blog Post
12 Ağustos 1991 Brüksel, Belçika
Şirketi arayıp arkadaşımla gelmek istediğimizi söyledim. Bir ay sonra kontratlarımız gelmişti. Bu benim beklediğimden de çabuk olmuştu çünkü Vassilis'in o şirkete dönüp dönmeyeceği belli değildi henüz. Onun iki ay daha okula devam etmesi gerekiyordu. Ama ben Hülya'yla gidebilmek için iki ay daha beklememeyi tercih ettim. Hülya'yla Brüksel'e uçtuk. Bir gece Brüksel'de kaldık ve oradan da çok etkilendim. Gece yarısı sokakta iki kız dolaşıyorduk ve hiç kimse dönüp bakmıyordu bile. Herkes kendi havasında eğleniyordu, kimse kimseyi rahatsız etmiyordu. Ertesi gün Brüksel'in altını üstüne getirdik, her yeri gördük ve akşam New York uçağımıza bindik. Oradan Miami'ye aktarma yaptık ve ertesi gün Miami Fairmont Otel'e yerleştik. Hülya'yla aynı gemiye gitmek için ofisle konuştuğumda bunun imkansız olduğunu söylediler çünkü ben yine Regent Star'a gidecektim, Hülya ise Horizon'a gidecekti. Ben de Horizon'a gitmek istediğimi söyleyince hayır dediler çünkü Vassilis, Regent Star'a geri geleceği için beni başka gemiye gönderemeyeceklerini söylediler. Vassilis'in başka şirkete geçme ihtimali olduğunu onlara söyleyemeyecğim için kabullenmek zorunda kaldım. Hülya ile istemeye istemeye birbirimizden ayrıldık. Ertesi gün Kanada'ya uçtum. Hayatımın en uzun uçuşuydu. Houston-Los Angeles-Seattle-Vancouver ve sonunda Ketchikan, Alaska'ya uçmuştum. O gün hayatımın en uzun ve en buruk günlerinden biridir. Ketchikan'da beni karşılayan gemi acentesinden biri nasılsın diye
sorduğunda ağlamaya başlamıştım. Şaşkın şaşkın beni avutmaya çalışıyordu, neden ağladığımı anlamamıştı ve ben de neden ağladığımı bilmediğimi söylemiştim. Sadece planlarım ve gerçekler birbirini tutmamıştı. O gece Ketchikan'da otelde kaldım ve sabah gemiye gittim. Gemide tanıdık yüzler görünce biraz kendime geldim. Ama yine de sanki yapmak istemediğim bir işi bana zorla yaptırıyorlarmış hissinden kurtulamıyordum. Alaska'yı çok sevdim ancak kendimi oraya ait hissetmiyordum. Sonunda istifa etmeye karar verdim. Bar müdürü istifamı kabul etmedi; ofise bidirmedi ama ben çalışmayı bıraktım. İki hafta gemide çalışmadan yolculuk yaptım. Ketchikan, Juno ve Skagway'i çok sevdim. Vancouver'a gelmeden iki gün önce bar müdürüne kesinlikle çalışmaya devam etmeyeceğimi ve eve dönmek istediğimi söyledim. O da yapacak bir şey olmadığını, üzgün olduğunu ve ofisle konuşup biletimin alınmasını sağlayacağını söyledi. Vancouver'da gemiden indim ve Los Angeles üzerinden Miami'ye uçtum. Dört gün de Miami'de kaldım ve bir daha gelmeyecekmişcesine Miami'nin tadını çıkardım. Sonra İstanbul'a geri döndüm. İstanbul'a gelir gelmez artık kafamda gemilere dönme fikri olmadığından iş aramaya başladım. Hürriyet Gazetesi iş ilanlarına bakarken İstanbul Sheraton Otel'in resepsiyonist ilanı olduğunu gördüm. Hemen istedikleri belgeleri hazırlayıp iş başvurusuna gittim. Aradıkları bütün özellikler bende fazlasıyla vardı. İki kadın beni görüşmeye aldı ve biz sizi arayacağız dediler. Bir hafta sonra ilanlara bakarken Sheraton'ın halen resepsiyonist
aradığını görünce anneme "kalk, Sheraton'a gidiyoruz!" dedim. Annem de niye diye sordu ve ben de halen resepsiyonist aradıklarını ve beni neden beğenmediklerini anlamadığımı söyledim. Annem de istemeye istemeye geldi benimle. İş başvurusu için geldiğimi söylediğimde beni personel müdürünün odasına aldılar ve bu sefer iki kadın yerine bir erkek vardı. İlgilendiğim pozisyonu sorunca resepsiyon dedim ve belgelerimi istedi. Ben de belgelerimin zaten ellerinde olduğunu ama cevap alamadığım için gelip, başvurumun neden beğenilmediğini öğrenmek istediğimi söyledim. O da birisini arayarak benim dosyamın getirilmesini istedi. Dosyayı getiren kadın benimle görüşenlerden birisiydi. Ben kadını görür görmez beni hatırlayıp hatırlamadığını sordum ve müdüre o kadının görüşmeyi yapanlardan biri olduğunu söyledim. Kadın beni hatırlayamadığını söyledi. Personel müdürü dosyayı incelediğinde kadına neden bu dosyanın kendisine verilmediğini sordu. Kadın da dikkatlerinden kaçtığını söyledi. Adam aradığımız vasıflardan çok daha fazlasına sahipsin ve bizimle çalışırsan memnun olurum dedi. Ben de beni çok rahatlattığını ancak teşekkürlerimi sunup işi kabul edemeyeceğimi söyledim. Nedenini sorduğunda ise diğer kadının verdiği cevabın beni tatmin etmediğini, kişisel bir sebepten orada istenilmediğimi ve böyle bir ortamda çalışmaya başlamanın benim için negatif duygulara sebep olacağını düşündüğümü söyledim. O zaman niye buraya geldin diye sordu. Ben de bu işe kariyer olarak baktığımı ve başka otellere başvuruda bulunacağımdan, bu başvuruda
nasıl bir hata yaptığımı öğrenmek için geldiğimi söyledim. Tekrar çok teşekkür ederek ayrıldım. Dışarıda annemin bana dediği şey halen kulaklarımda çınlar: "E bu adam, bu kız deli demez mi şimdi?!" O an yine gazetede gördüğüm bir ilandan ötürü hazır Taksim'deyken annemle Usta Otel'e gittik. Oraya gittiğimde görüşme sonunda eğer ilgileniyorsanız hemen yarın başlayabilirsiniz dediler. Ben de hiç düşünmeden tamam yarın görüşürüz diyerek ayrıldım. Ve bir yıla yakın bir süre orada çalıştım. Usta Otel'de çalışmaya başladıktan yedi ay sonra Hülya gemilerden İstanbul'a döndü ve Antalya'ya dönmeden İstanbul'da iş bakmak istediğini söyledi. Bir ev bulana kadar da bizimle yaşamaya başladı. Bir izin günümde Hülya'yla beraber casinolara onun için iş başvurularına gittik. Etap Marmara casinosuna kabul edildi ama bir de Hilton'a başvurayım dedi. Hilton'a gittiğimizde lobide Hülya'nın Antalya'da çalıştığı casinonun müdürüyle karşılaştık. Bu tesadüfün benim casino hayatımın başlangıcı olacağını henüz bilmiyordum. Hülya'ya üç ay sonra Çırağan'da casino açılacağını ve Antalya Sheraton ekibinin çoğunun Çırağan'da başlayacağını yani işinin hazır olduğunu söyledi. Görüşmenin sonunda casino müdürü benim casinoda çalışmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de casino tecrübem olmadığını söyleyerek hiç düşünmediğimi belirttim. O da halkla ilişkilerde çalışabileceğimi söyledi. Bir işim olduğunu ve üç ay sonra yurtdışına çıkacağımı ve uygun olmayacağımı söyledim. Hülya da bu üç ay
için Etap Marmara'da çalışmaya başladı. Hülya'ya casinonun açılış tarihinin değiştiğini söylemek için aradıklarında benim görüşmeye gelen kişi olup olmadığımı sordular. Ben de evet diye cevap verince onlarla çalışma konusunda ne düşündüğümü, haftaya casino için kursun başlayacağını ve istersem halkla ilişkilerde işe başlayabileceğimi söylediler. Ben de kurs ile ilgilendiğimi, bu nedenden dolayı kursa katılmak şartıyla halkla ilişkilerde işe başlayabileceğimi söyledim. Onlar da kurs başlayınca haber vereceklerini söylediler. Kursun başlaması onların planladıklarından daha geç bir tarihte oldu. Bu kurs ile birlikte bugünkü yaşamımın temelleri atılmış oldu. Benim Çırağan'da çalışmaya başladığım tarihte kızkardeşim de Londra'ya au-pair olarak çalışmaya gitti. Kızkardeşim Türkiye'ye dönmeden üç hafta önce çalıştığı evin sahipleri üç hafta İspanya'ya tatile gideceklerdi. Bu arada kardeşim yalnız kalacaktı ve benim bu üç hafta içinde onunla evde kalabileceğimi söylediler. Ben oraya gitme hazırlıkları yaparken annem keşke ben de gidebilseydim dedi. Ben de neden olmasın anne diyerek babamı ikna etme çalışmalarına başladım. Uzun münakaşalardan sonra babamı ikna ettik ve üç haftalığına hep birlikte Londra'ya yola çıktık. Bu üç hafta boyunca Londra'nın bütün parklarını ve saraylarını gezdik. Annem ve benim için çok güzel bir tatil olmuştu. Aslında babam için de olmuştu ama çaktırmıyordu. Annemin İngilizler hakkında en çok şaşırdığı şey neden sürekli kendilerini suçlu gibi hissedip
üzgünüm demeleriydi.
Advertisement
Tot: 0.076s; Tpl: 0.011s; cc: 9; qc: 48; dbt: 0.0311s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1;
; mem: 1.2mb
Hülya
non-member comment
Nostalji
Tülay'cım bütün ayrıntıları nasıl hatırlayabilyorsun? Bravo! Okurken geçmişe yolculuğun da ayrı bir tadı var değil mi? Ne günlerdi! Benim şu andaki bulunduğum yer de senin yardımınla iş bulup gemilere çalışmaya gitmekle başladı. Hayatımın farklı bir yola doğru aktı, gitti.. Sana teşekkürler...