Sa Pa


Advertisement
Vietnam's flag
Asia » Vietnam » Northwest » Lao Cai » Sapa
May 17th 2009
Published: May 17th 2009
Edit Blog Post

Ha Long Bay’den Hanoi’ye geçtik. Hanoi’ye vardığımızda öğleden sonra olmuştu. Biraz gezinip karnımızı doyurup gara gittik. Yine yataklı vagonda 4 kişilik bir seyahat yaptık.


Sa Pa’ya gitmek için Loa Cai istasyonunda indik. Henüz daha hava aydınlanmamıştı. Hava sisli ve soğuktu. Gar doğru düzgün ışıklandırılmadığından 2. Dünya Savaşı’ında bir hikâyeyi anlatan siyah beyaz bir filmde gibiydik. Herkes sessiz ve şaşkın bir biçimde kapıyı bulmaya çalışıyordu. Uzun bir yürüyüşten sonra garın çıkış kapısını bulup biletleri görevlilere verip çıktık. Dışarısı minibüs ve ayakçı doluydu. Sürekli etrafınızda birileri bizi kendi minibüsüne almaya çalışıyordu. Fiyatlar hatırladığım kadarıyla hepsinde aynıydı. Bir minibüse bindik ve Sa Pa’ya doğru yola çıktık. Dağların arasından ilerleyen bir saatlik yol virajlarla dolu olduğundan ve hava oldukça soğuk olduğundan benim midem bulandı. Sa Pa’ya vardığımızda minibüs bizi bir otelin önünde durdurup burayı tavsiye etti ve istersek odalara bakmamız için zaman verdi. Biz oteli dışından pek tutmadığımızdan minibüsten inmedik ve bizim zaten rezervasyonumuz var diyerek atlattık. Fakat önümüzde oturan orta yaşlı Avrupalı bir çift, her ne kadar bizim kafamızda bir yer var deseler de, ısrarlardan kurtulamadılar. Kız adama burası çok ucuz dedi. Adam da zaten bizim kalmayı planladığımız yer 6 USD, oldukça makul bir fiyat neden daha ucuzunu arayayım gibisinden bir laf etti. Kız kalakaldı. Biz de arkadan kıs kıs gülmeye başladık. Asya insanının farklı bir mantığı var.

Önce rehber kitapta tavsiye edilen Cat Cat View oteline gittik. Bir dağın eteğine kurulu olduğundan manzarası güzel olan bu otelin işletmecisi bir batılıydı. Dağcı kıyafetlerini giyip “abi ya coolum” havalarında dolaşan otel işletmecisi pek de müşteri odaklı değildi. Biz yine de bir oda görelim dedik. Kızın bize gösterdiği oda hastane odası gibiydi. Soğuk ve renksiz. Odanın ne hoş bir ambiansı vardı ne de bir manzarası. Üstüne üstlük hava buz gibiydi ve odada ısınmaya yönelik hiçbir şey yoktu.
Biz de tekrar yola çıkıp Ha Long Bay tekne turunda tanıştığımız Kanadalı çiftin tavsiye ettiği Sapa Summit View oteli aramaya karar verdik. Korcan yolun sonuna kadar gidip otele bakarken ben de Flora ile yolun kenarındaki colonyal mimariye sahip oteldeki odalara baktım. Resepsiyonda kıza odada klima var mı diye sordum kız evet dedi. 5 kat merdivenlerden çıkıp yine hastane odasına benzer odaya girdiğimizde kıza klima nerde diye sorduğumda kız pencerenin perdesini arayıp manzara dedi. Şalterler atmak üzereyken son bir kez “ air con!!!!!!” dedim. Yes dedi. Ben artık bir şey demedim.

Sa Pa soğuk olduğundan odada daha çok zaman geçirebileceğimizi düşündüğümüzden güzel bir odada kalmak istedik. Benim hayalim dışarısı soğukken sıcacık odada oturup dağ manzaralı pencereden dışarı bakıp pencerenin önündeki masada oturup çaylarımız yudumlarken sohbet etmekti. Ama odamızın manzarası üstü yıkık derme çatma bir ev, ısıtıcımız şu bildiğimiz elektrikli ısıtıcılardan yani yüzünüz yanarken sırtınız donar sırtınızı çevirseniz yüzünüz donar olanlardandı. Biraz uyuyup bireyler yemek için dışarı çıktık. Flora o gün akşama kadar uyumayı tercih etti.

Yokuşun başındaki La Chocolat’a girdik. Dışarıdan oldukça hoş görülen bu pastane/restoran tarzı yerin içerisi de buz gibiydi. Singapur’da sürekli sıcak havaya alıştığımızdan ve önceden iyi bir araştırma yapmadığımızdan (daha doğrusu bu kadar da soğuk olmasını beklemediğimizden) getirdiğimiz kışlık kıyafetler pek de yeterli gelmiyordu. Servis oldukça ağırdı. Pek de zevkli değildi yani. Sonra göle doğru yürüdük. Göl oldukça hoş ve etrafında da Fransızlardan kalma hoş binalar var.
Sa Pa’nın etrafında küçük köylerde Vietnam’ın azınlıkları yaşıyor. Oldukça farklı giyiniyor ve Vietnamca konuşmuyorlar. Sa Pa’da turistlere yaptıkları el işi battaniye vs gibi elişlerini satarak geçiniyorlar anladığım kadarıyla ve Sa Pa’nın merkezi bunlarla dolu. Garip bir şekilde de Vietnamlılardan daha iyi İngilizce konuşuyorlar.

Ertesi gün bu dağlardan bu köylere giden bir yürüyüş turu ayarlayıp dolanırken Ha Long Bay’da bizimle aynı teknede olan Belçikalı hoca ile öğrencisini gördük. Onlarla birlikte şehrin içindeki tepeye bir tur yapma karar verip Flora’yı almak için otele döndük. Sa Pa’ya gelen herkes gibi biz de kısa da olsa bir trekking yapmak istiyorduk. Ama Vietnam’a Singapur’da giydiğimiz normal şehir ayakkabılarımızla gelmiştik ve seyahat boyunca zaten hayli yıpranmışlardı. Trekking’e de onlarla gidersek bir daha kullanılamaz hale gelebilirler diye düşünerek birer çift ucuz trekking ayakkabısı almaya karar verdik. Yol üstünde bir dükkandan Çin’den ithal 20 USD’lik trekking ayakkabılarını alıp dağa doğru yola çıktık. Yürüyüşün sonunda merkezde yediğimiz yemekten sonra vedalaşıp otele geri döndük. Vietnam gezisinin sonunda doğru akşam 8-9 gibi uyumaya ve sabah 6-7 arası uyanmaya başladım. Bugün de yine öyle bir gündü.

Sabah kalkıp turdaki diğer kişilerle buluşmaya gittik. Tur rehberimiz Çiçi azınlık topluluklarından siyah giyinip saçında sürekli tarakla gezenlerdendi. Bir yere kadar bir araçla gidip sonra dik bir yokuştan tırmanmaya başladık. Trekking-dağcılık arası arada bizi aşan parkurun sonunda dağın üst kısımlarında yolun nispeten daha düz olduğu kısımlara ulaştık. Buralarda yürümek çok zevkliydi. Çünkü aşağıdaki pirinç teraslarından oluşan manzara çok güzeldi. Bizimle birikte bizim rehber Çiçi gibi giyinmiş bir kadın daha geliyordu. Sırtında da bir sepet taşıyordu. Biz onun da tur görevlisi olduğunu ve sırtındaki sepette yiyecekleri taşıdığını düşündük. Bizim tırmanırken zorlandığımız yerlerde torunları olan bir kadın hiç zorlanmadan ilerliyordu. Mola vereceğimiz ve öğle yemeğini yiyeceğimiz köye ulaştık. Bir evin önünde tahta ilkel taburelere oturduk. Köydeki tüm evler ahşaptan derme çatma evlerdi. Evin dibi hala toprak, çocukların sümükleri her daim akıyor, çocukların üstleri başları döküyor, gündüz saatlerinde evin içi kapkaranlık, yatak diye ranza gibi kat kat yatakların üzerindeki şiltelerde yatıyorlar, köpeklerinin açlıktan ve zayıflıktan kemikleri sayılabiliyor ama televizyon var. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Kamboçya’da Tonle Sap nehri üzerindeki yüzen köylerdeki evlerde gördüğüm televizyondan sonra bu fakirlikte de televizyonun yerini almış olması garip... Bizimle birlikte buraya kadar gelen kadın sepetini açıp bize elişi satmaya kalkmasın mı, gülsem mi ağlasam mı? Trekking’de kim alışveriş yapar? Kimse bir şey almayınca kadın bir anda ortadan kayboldu.

Birkaç köyün daha içinden geçip geri dönüş için dağdan aşağıya doğru inmeye başladık. Aşağı iniş benim için dizimdeki sorundan dolayı biraz zor oldu. Dizimi fazla bükmemem gerektiğinden inerken ağrılar başladı. Sa Pa’ya döndükten sonra merdiven çıkarken oldukça zorlandım. Böyle bir tur alacaksanız mutlaka bu tür zorlukları göz önünde bulundurun çünkü tur satıcısından aldığınız bilgiler pek de doğru olmayabilir. Bize turu satan kişi orta zorlukta mı zor bir şey mi istersiniz diye sorduğunda biz orta zorlukta olsun demiştik. Acaba gerçekten ikinci bir alternatif var mıydı, varsa da daha zorunda ne yapacaktık uçacak mıydık bilemiyorum.

Geçtiğimiz köylerde yaşayan azınlıkların hali haraptı. Yaşadıkları evlerin hali, üstleri başları, başka bir dünya... Yıllarca komünizmle yönetilmiş ülkede komünizmin eşitliğine dair hiçbir iz barındırmayan bu köylerden geçerken fakirlik, şehir yaşamı, sahip olma isteği gibi konular üstüne düşüncelere daldık.

Sa Pa’ya geri döndüğümüzde önce otele gidip biraz dinlendikten sonra yemek için tekrar dışarı çıktık. Yemeğimizi Gecko isimli bir restorana gittik. Burada yemekler daha güzeldi ve servis de daha iyiydi. Ama burası da buz gibiydi. Soba ancak kendini ısıtıyordu.

Ertesi gün Flora erkenden kalkıp Çin sınırına gitti. Çin’de karşıda Kunming’ten uçakla ailesinin yanına gitti. Biz de o gün bir kafede pinekleyip Loa Cai’ye gittik. Lao Cai’de garda bize biletlerimizi verecek çocuğu bulma maceramızın ardından trene binip tekrar Hanoi’ye döndük.





Additional photos below
Photos: 11, Displayed: 11


Advertisement



Tot: 0.067s; Tpl: 0.012s; cc: 7; qc: 44; dbt: 0.0427s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb