DAĞ BAŞI ...


Advertisement
Ecuador's flag
South America » Ecuador
February 11th 2018
Published: April 25th 2018
Edit Blog Post

GÜN 10 11 ŞUBAT PAZAR QUITO-ECUADOR

Seyahate çıkmadan önce ,tek çanta ile seyahat etmek gibi bir hedef koymuşum.

"Türk'ün malı gözünün önünde dursun" diye...valizi öyle uçak altlarına yollamayayım diye ...


8 Kiloluk bir valizle, ondan hiç ayrılmadan seyahat ediyorum .

İyi güzel de..planda öngörülmeyen bir husus var..

Bir süre sonra, bu ha bire valize tıkılan giysiler kokuyor.

Bugün, mutlaka bir çamaşırhane bulacağım .

Dün gece feci bir yağmur yağdı..

Çamaşırhanenin yerini sorarken, resepsiyondaki aslan parçası “niye burada yıkamıyorsun?” dedi ve beni en üst kattaki çamaşırhaneye yönlendirdi.

Deterjan ,meterjan her bir şey var.

Kapı gibi, aile boyu bir "Whirlpool" beni bekliyor ..

Yarım saatlik programlarla her şeyi yıkadım..

Çok sevindim ,zira bu Quito, karışık kuruşuk bir yer... çamaşırhane bulmak zor olabilirdi…..

Buralarda, devreye bir şekilde ,mutlaka San Fransisco giriyor…. zira kentin resmi adı San Fransisco de Quito..

Bu kent, başka yer kalmamış gibi 2850 m yükseklikte bir platoya kurulmuş.

Bu konumda, Dünyanın en yüksek 2ci kenti sayılıyor.

Kabul ediyoruz,La Paz, Bolivyanın devlet başkenti …

fakat Quito nedense devletin yapay başkenti sayılıyor...

Kısaca yükseklik konusu ,bu iki başkentin aklını başından almış..

Arkadaşlar, samimi olarak söylüyorum ,insanı bezdiren bir coğrafya …

yani aynı mahalle içinde, bir dağa tırmanıp, bir dağdan aşağı iniyorsun..

Yokuşlar ,yaşımdaki insanlar için bayağı tehdit unsuru..

Gitmek istediğiniz yerleri mümkün olduğu kadar ,çıkış ve yokuşlardan kaçınarak seçmeye gayret ediyorsunuz..

Her neyse... çamaşır faslından sonra, şehrin kompact ve aynı zamanda ekonomik merkezine gittim..

Müze, yanında Kilise ..karşısında resmi daireler ,meydan ortasında bağımsızlık heykeli ,hepsi iç içe birbirlerini kucaklıyorlar…

Meydanı tavaf ederken, tesadüfen bir etkinliğe denk düştüm..

Okul çağındaki kızlar ve erkekler gösteri yapıyorlar..

İstisnasız tüm kızların bacakları, alman sosislerini andırıyor..güdük ve bel mel yok..

Bu arada eksik kalmasın ...Ecuador erkeklerini tanımlamak gerekirse, kavruk köseler diye tanımlayabiliriz..

Daha önce yazdığım üzere, sakın ırkçılık mırkçılık yapıyorum sanmayınız ..

Böyle ayırımlar kitabımızda yazmaz…size sadece,kaydettiklerimi aktarmaya çalışıyorum..

Quito’nun tarihi merkezi, aynen Krakow gibi 1978 de Unesco tarafından Dünya Mirası listesine alınmıştır..

Azıcık tarih :

Yerel halkın tarihi, MÖ 8000 yıla kadar gidiyor.

Sömürgeleşme dönemi MS 1500 lerde başlıyor.

Yerli halk,o dönemde , Ruminahui önderliğinde direnirken ,1534 yılı 15 Ağustos günü Francisco Pizarro “San Francisco de Quito”yu kurdu.

Rumiñahui'yi yakalayan ve bütün direnişleri sona erdiren, Sebastián de Benalcázar önderliğindeki 204 işgalci yerleşimci tarafından, resmen kuruverdiler.

Rumiñahui idam edildi ve 14 Şubat1556'da "Muy Noble y Muy Leal Ciudad de San Francisco de Quito" (Çok Asil ve Sadık San Francisco Kito Şehri) adı verildi.

Bu Latinler nedense kısa isim veremiyorlar bir türlü ...

Bizdeki Of"u adeta aşşağılıyorlar...


Sömürüyü perçinlemek adına, İspanyollar Quito’nun resmi olarak kurulmasından çok daha önce, kilise inşa ederek ,Katolik dinini yaymışlar.

Hadise oradan başlıyor...


1535 Ocağında San Francisco Manastırı inşa ediliyor.... ilk 20 kilise ve manastır, sömürge döneminde inşa ediliyor.

İspanyollar, etkin ve sistematik bir şekilde yerel halka İncil'i öğretiyorlar,

Söylemeye gerek yok ki,bu "dini yayma gayretleri" ,ve bu dinin "üstün ahlak anlayışı",yerel halkı, özellikle ilk sömürge dönemlerinde, inşaat işlerinde köle olarak çalıştırmalarına engel olamıyor...

Her alemin taşıyla ,her alemin kuşunu vuran ve buralara uygarlık getirdiğine inanan batılılar, şimdi bize insanlık dersleri veriyorlar..

Merak ediyorum acaba yatacak yeriniz var mı sizin ?

1809'da, biti kanlanan sömürgeciler ,hala niye avanta veriyoruz diye düşünüp ,İspanya'dan koparak ,bağımsızlığı kazanmak için bir hareketlilik başlatıyorlar ve hükümet olmak için bir plan hazırlanıyor.

2 Ağustos1810 yılında, bu ilk hareket, İspanyol askerlerinin Lima, Peru'dan gelip ayaklanmanın öncü liderleriyle birlikte yaklaşık 200 yerleşimcinin öldürülmesiyle yenilgiye uğruyor.

İspanyollar İspanyollara karşı…var mı ulan öyle merkeze babalanmak ?


1822 de sıra yerel güçlere geliyor ,Simon Bolivar’a bağlı Antonio Jose de Sucre, İspanyolları yenerek bağımsızlığı ilan ediyor ..

Daha sonraki dönemlerde, tüm Latin Amerika ülkelerinin kaderi olan iniş çıkışlar yaşanıyor..

Kavga ,döğüş ,gürültü ve iktidar savaşları,ordu-millet elele filan falan …anlatmama gerek yok.. filmi biliyorsunuz...

En sevdiğim sloganları :

America...Bizim kuzeyimiz,güneydedir ( America...nuestro Norte es en el Sur )


Son olarak traji-komik bir olay paylaşmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere 12 şubat 1949 da H.G.Wells'in “Dünyalar savaşı” adlı eserini tanıtmak amacıyla, Orson Welles, canlı bir radyo yayınında, Marslıların dünyaya saldırığını heyecanlı bir dille anlatırkene..

Quito şehri karışıyor ,yaygın bir panik yaşanıyor ve 20 den fazla kişi bu karışıklarda yaşamını yitiriyor !!!


Bu durumda Orson Welles halkı paniğe teşvikten ceza alır mı ? bu şaka eşşek şakası sınıfına girer mi ? orasını bilemiyoruz...

inanılması zor di mi ?


Öğlen vakti ,etrafı 2 katlı yapılarla çevrili, şık bir avluda kurulmuş olan çok şık bir lokantada yemek yedim.

Lokanta, tam olarak bir Latin Amerika film seti gibiydi.

Sombrerolu bir adamın yanıma yaklaşmasından sonra, etrafın makinalı tüfeklerle taranacağına dair bir beklenti içinde idim.

Butch Cassidy ve Sundance Kid’i bekliyordum…

Hiç bir şey olmadı..

Yakınlarda "Cacao cumhuriyeti" adında sıkı bir pastahane var.

Kendimi şımartma kararı aldım ve paraya kıyıp inanılmaz bir çukulatalı pastayı kısa sürede yaladım yuttum....

Otele dönerken, bir markete uğrayıp likit ihtiyaçlarımı karşıladım..

Otelde çamaşırlarımı eksiksiz topladım... mis gibi olmuşlar..Kendime güvenim arttı..

Toparlandım ve tüm tanıtım kitaplarının “sakın yapma” dedikleri, otobüs gezilerine dalma kararımı, kararlı bir şekilde gerçekleştirmek üzere yola çıktım.

Kafamda şehrin “yeni” diye tanımladıkları yerine gitmek fikri var…

Abi herifler alem..harika denilecek bir toplu taşıma sistemleri var..

Şehri kuzey -güney yönünde boylu boyunca kateden ,trolley hatları var..

Aklınızda olsun …aman dikkat... burada tüm haritalarda, kuzey sağda, güney solda yer alıyor..dolayısıyla bizim yarım küreden gelenlerin ,maşallah her şeyi karışıyor..Gelmeden önce bayağı çalışmak gerekiyormuş..

Şimdi bir trolley hattı, diğer hatlarla şehrin iki ucunda buluşuyor..

Bu iki ucun dışında, diğer yerlerde, öldür Allah iki hattı bir birine bağlayan bir ara hat yok..

Harika herifler…

Diğer hata geçmek istiyorsan, şehrin diğer ucuna kadar gideceksin..

Yeni semte nedense, "Foch" adı vermişler..

İçten içe öyle bir germen hayranlığı var herhalde…

Biraz dolandım …vakit geçirmediğim bazı lokantaların ayakçıları, yolumu kibarca kesip, “lütfenTrip Advisor a hakkımızda bir şeyler yaz” diye kartvizit tutuşturdular..”Beni böyle işlere alet edemezsiniz” diyerek rüşvetleri reddettim.

Demek ki Trip Advisor’un bayağı bir kaldıracı oluyormuş..

Aynı yoldan eski şehire döndüm.

Güzel blues müziği yayını yapan bir bara takılayım dedim..

Fiyat listesi talep etmemiş olmam, derhal cezalandırıldı ve kazığı yedim..

Olmaz fiyata bir bira içtim..

Hakkettim ben bu kazığı…

Karanlık çökünce, etrafta arıza oranında artış oluyormuş..

Hissediliyor fazla oyalanmadan otelime döndüm..

Kazakistan’da bulunduğum dönemlerde de aynı şeyleri hissetmiştim..

Öyle kısa boylu, Turabi kılıklı adamların, kostak kostak yürüdüğü ortamlardan kaçınacaksın..

Günün görselleri aşağıda :

Müzikleri iç kıyıcı ve takılmış gibi tekrarı çok ama yapacak bir şey yok…seçimler için affola…






















Advertisement



Tot: 0.11s; Tpl: 0.013s; cc: 7; qc: 27; dbt: 0.0464s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb