Mardin şehir Gezisi, Diyarbakır Kalesi ve Fırat’ın serin suları


Advertisement
Published: January 21st 2012
Edit Blog Post

13. Gün Mardin şehir Gezisi, Diyarbakır Kalesi ve Fırat’ın serin suları

Sabah ilk işimiz Büyük Otel’in önünden Mardin evlerini seyretmek oldu. Sonraki durağımız Deyrulzaferan Süryani Kilisesi idi. Kilise ve Süryanilik hakkındaki bilgileri, kendisi de Süryani olan rehberimiz Gabriel’den aldık. Kilisede yönlendirme levhaları Türkçe ve Aramice yazılmıştı. Aramice aynı zamanda Hz. İsa’nın konuştuğu dil ve şu an sadece Türkiye ve Suriye’deki Süryanilerce konuşuluyor. Mor Gabriel Kilisesi’ne gidemedik ancak bu kilise kendi aramızda akşam içtiğimiz Süryani Şarabına isim babalığı yaptı. Artık Şarap için “Mor Gabriel” kelimesini kullanmaya başladık. Kilise’den sonra 2 saatlik serbest zamanımız oldu. Bu sürede Niko önce Kadim Kırklar Kilisesi’ni görmek istedi. Hep birlikte kiliseye gittik. Kilise’de Papazın ayinini dinledik. Kilise’den çıkıp, daha önce Niko’nun Midyatta bir Süryani’den aldığı adrese doğru yürümeye başladık. Amacımız akşam tadına doyamadığımız birkaç şişe “Mor Gabriel” almaktı. Oktay Kuyumcusundan birkaç şişe şarap aldıktan sonra otobüsümüze geri döndük. Önümüzde Kahta’ya kadar uzun bur yolculuk vardı. İlk olarak Diyarbakır şehir merkezinden geçerek Diyarbakır kalesine geldik. Kale surlarından şehir manzarasını seyrettikten sonra Surların altında eski tarihlere ait Ateşgede (Ateşe tapanlar) tapınağı vardı. Kale’den çıktıktan az bir süre sonra öndeki arabanın debriyajında bir arıza meydana geldiği için Diyarbakır’ın bir kenar mahallesinde yarım saatlik zorunlu bir mola vermek zorunda kaldık. Neyse ki yeni bir otobüs kiralanarak bu sorun giderildi. Siverek’i geçip Fırat nehrinin oluşturduğu baraj gölünü geçmek için Feribot’a geldiğimizde saat yaklaşık 18:30’di ve bir sonraki Feribot’un hareket etmesine 1 saat vardı. Fırat’ın masmavi sularını görünce dayanamadık. Kıyıdaki bir tekneyi kiralayarak kendimizi Fırat’ın serin sularına attık. Orada yüzebilmenin keyfini anlatamam. Bu bir daha belki asla yaşayamayacağımız bir güzellikti. Yüzme sezonunu Fırat nehrinin sularında açmıştık. Feribot’a bindiğimizde hepimiz çok keyifliydik. Bizimle birlikte son anda tekneye binen Beşir’e, yeni Survivor olarak tezahürat yapıyorduk.
Suya girmek bizi çok yordu. Kahta’ya ulaşınca akşam yemeği yedikten sonra hemen yattım. Özel bir gün için sabah çok erken kalkacaktık.

Advertisement



Tot: 0.09s; Tpl: 0.011s; cc: 12; qc: 49; dbt: 0.0406s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb