Saygon


Advertisement
Vietnam's flag
Asia » Vietnam » Southeast » Ho Chi Minh City
March 2nd 2009
Published: March 2nd 2009
Edit Blog Post

This content requires Flash
To view this content, JavaScript must be enabled, and you need the latest version of the Adobe Flash Player.
Download the free Flash Player now!
 Video Playlist:

1: Saygon 279 secs
2008 yılının kasım ayında Vietnam’a gitmeye karar verdik ve biletlerimizi alıp vize için başvurumuzu yaptık. Bizimle birlikte Singapur’da master yapan Çinli arkadaşımız Flora da gelecekti. Singapur’daki Vietnam elçiliğinden bir hafta sonra arandığımızda vize başvurularımızın reddedildiğini öğrendik.

İnternetten yaptığımız araştırma sonucunda Vietnam’ın dünyadaki ülkeleri 2 gruba ayırdığını ve İsrail dahil Ortadoğu ülkelerinin, bunların dışında kalan Müslüman ülkelerin ve bazı Afrika ülkelerinin vatandaşlarının Vietnam vizesi almalarının diğer ülke vatandaşlarına göre daha zor olduğunu anladık. Ertesi gün telaşla elçiliğe gittik. Elçilikteki görevli ancak Vietnam’dan bir sponsor bulmamız şartıyla vize alabileceğimizi söyledi. Sadece bir haftamız vardı, aksi takdirde uçak biletleri yanacaktı (Tabii tüm bunlar Singapur'da oluyor). Gezi planını beraber yaptığımız Flora’ya da mahcup olacaktık çünkü o da ayarlamalarını Vietnam’dan karayoluyla Çin’e geçerek eve gidecek şekilde yapmıştı ve annesi bu geziyi yapmasına bizimle gelmesi şartıyla izin vermişti.
Korcan’ın internetteki araştırmaları sonucu bulduğu bir seyahat acentesi bize bu davet mektubunu kişi başı 130 USD hizmet bedeli (!) karşılığında göndereceğini söyledi. Bir gün hiç tanımadığımız birine hem de Vietnam’a Western Union ile para göndereceğimiz aklımıza gelmezdi. Ama yaptık. Ülkemizin bu dış işleri başarısı bize -Western Union komisyonu ile birlikte- 425 Singapur dolarına mal olmuştu. Çarşamba akşamı elimize ulaşan davet mektuplarını perşembe günü elçiliğe götürüp 15 dakika içinde vizemizi aldık (Ayrıca 2 x 35 SGD vize ücreti ödeyerek).

Singapur’dan 2 saatlik uçak yolculuğuyla Saygon’a indik. Saygon şehrin eski ismi olmasına rağmen ben yazımda Saygon’u kullanıyorum, çünkü HCMC (Ho Chi Minh Şehri) pek sempatik gelmiyor. Saygon hava alanına inip şehir haritalarını aldıktan sonra pazarlık sonucu bindiğimiz taksiyle şehir merkezindeki (District 1) Pham Ngu Lao sokağına gittik. Taksiyle giderken Korcan da ben de kendimizi Anadolu’da küçük bir şehirde gibi hissettik. Küçük bakımsız parklar, yarısı boyamış yarısı hala beton sıva ile duran 5-6 katlı apartmanlar bize Türkiye’yi hatırlatmıştı. Pham Ngu Lao sokağına vardığımızda gezi rehberinden (Let’s Go) bulduğumuz Springhouse oteline yerleştik. Küçük, temiz ve merkezi bir yerde bulunan bu otele 3 kişilik oda için 30 USD verdik.

Biraz dinlendikten sonra çıkıp önce otelin yakınındaki katedrali görmeye gittik. Avrupa’daki haşmetli katedrallerden sonra burası pek ilgi çekici gelmediğinden Vietnam’dan beklemediğim derecede renkli vitrinlerin olduğu dükkânların önünden geçip Reunification Sarayı’nın karşısında yer alan Notre Dame Katedrali ve postanenin olduğu meydana doğru yürümeye başladık. Saygon’da da diğer tüm Güneydoğu Asya şehirlerinde olduğu gibi yorucu bir motosiklet trafiği var. Postane binası çok hoş bir bina, içinde kocaman bir Ho Chi Minh resmi var. Ho Çi Min, Vietnam’ım önemli liderlerinden bir; Vietnam’ın Framsa’ya karşı bağımsızlık
Reunificaiton SarayıReunificaiton SarayıReunificaiton Sarayı

Saraydaki toplantı odalarından biri
mücadelesine önderlik etmiş ve 1969’da ölünceye kadar komünist Kuzey Vietnam’ın liderliğini yürütmüş. Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam’ı 1975 yılında ele geçirmesinden sonra Saygon’un ismi değiştirilerek “Ho Chi Min City” denmiş. Sonra oradan bir taksiye binip oldukça uzakta yer alan Thien Hau adlı pagodayı (bir çeşit tapınak) görmeye gittik. Açıkçası bu pagodada öyle görmeye değer çok bir şey yok. Zamanınız kısıtlıysa görmeden geçebilirsiniz. Flora zaten Çinli olduğundan ve ülkesinde çok sayıda pagoda olduğundan pagodalar ona pek ilginç gelmiyordu.

O akşamki yemeğimizi otelin yakınlarında yerlilerin yemek yediği bir restoranda yedik. Restoran dediğim pideci gibi bir yer. Ama ızgaralar çok güzeldi ve yerli fiyatları olduğundan oldukça ucuzdu. Daha sonra otelin olduğu sokakta biraz yürüyüp bir bara girdik.

Ertesi gün Reunification Saray’ı ile güne başladık. Burası saraydan çok bir kamu binasını andırıyor. Daha önce Norodom Sarayı ve Bağımsızlık Sarayı gibi isimler almış olan bina birkaç kez bombalanıp yıkıldıktan sonra 1962 yılında tekrar inşa edildiğinden oldukça modern ve yalın bir yapı. 1975 yılında Kuzey ve Güney Vietnam’ın birleşmesinden sonra bu sarayın adı da yeniden birleşme anlamında Reunification olarak değiştirilmiş. Burada, 30 Nisan 1975’te saraya giren komünist Kuzey Vietnam kuvvetlerinden bir subay “Bu sabahtan beri otoriteyi teslim etmek için sizi bekliyorduk” diyen Güney Vietnam hükümet üyelerine “Sahip olmadığınız şeyi devredemezsiniz” demiş.
Sarayda ücretsiz rehber turları var. Rehberlerde geleneksel Vietnam kıyafeti giymiş kızlar. Bu arada Vietnam kızları komşu ülkelerin kızları kadar güzel değil bence. Her ne kadar Tayland'ın kızları güzellikleri ile ünlü olsa da Kamboçyalıların yüzlerinin hoş bir yuvarlaklığı var.

Saraydan çıkıp bir kafede biraz dinlendikten sonra Jade Emperor pagodayı görmeye gittik. Biraz bakımsız haldeki bu pagodanın içindeki korku filmlerini aratmayacak heykellerle dolu, odalar arasında biraz gezindikten sonra tarih müzesine gittik. Ama o gün pazartesi olduğundan tarih müzesi kapalıydı. Flora bekçiyi ikna etmeye uğraşırken biz de bir bankta oturup biraz dinlendik. Ama bekçi ikna olmadı.

Bir sonraki durağımız yine bir pagodaydı. Vietnam’da sokak numaralama sistemi oldukça ilginç olduğundan burayı bulmak için iki defa taksiye binmemiz gerekti. İlk taksiden indikten sonra elimizdeki kapı numarasında bir dükkân olduğunu gördük. Etraftaki kimsede gitmek istediğimiz pagodanın yerini bilmiyordu. Sonra sokak aralarına doğru yürümeye başladık. 1 metrelik daracık sokaklardan geçtik ama nafile. Sonra bir adam bize yolu tarif etti ve ikinci bir taksiye atladık. Oraya vardığımızda ise pagodanın kapalı olduğunu gördük. Arka sokaktaki pagodaya bakıp yeterince pagoda gördüğümüze kanaat getirip otele doğru yola çıktık. Tren biletini seyahat acentesine komisyon vermemek için kendimiz tren garından almaya karar verdik. Taksi ucuz
Postane binasının içiPostane binasının içiPostane binasının içi

Resimdeki kişi Ho Chi Min
olduğu için bir taksiye binip gara gittik. Kişi başı 45 USD olan Saigon-Hue biletlerimizi alıp geri döndük.

Bizimkiler o gün otelin sokağında bulunan Pho 24 restoranında fö (Pho) çorbası yediler. İçinde noddle, taze soğan ve isteğe göre dana ya da tavuk eti olan bu yemek Vietnam’da tattığımız en lezzetli yerel yemekti. Sonra yine otelin arka sokağında bir kafeye oturup sokağı izleyerek geceye devam ettik. Bu bölge genellikle turistlerin takıldığı, hoş kafeler ile kaldırımlara konmuş sandalyelerin olduğu küçük bakımsız kafe-bar arası dükkânların yan yana sıralandığı sokaklardan oluşuyor. Hediyelik eşya dükkânları ve seyahat acenteleri de turistik bir bölgenin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor tabii. Biz de bu acentelerden biri olan Sinh Kafe’nin Mekong Delta turu için bir sonraki güne biletlerimizi aldık.

Ertesi gün sabah erkenden kalkıp tur otobüsüne bindik. Uzun bir yolculuktan sonra nehir kenarına ulaştık. Nehir kenarında eski bir bota binip çamur renkli sularda yol aldık. Bizim katıldığımız bir günlük tur oldukça turistik bir tur. Bizi önce pirinç yufkasının üretildiği küçük bir atölyeye, sonra bir restorana (tura yemek de dâhil) oradan da köylü kızların birkaç şarkı söylediği bir yere götürdüler. Bir sonraki durağımız at arabalarıyla ulaştığımız yılanların gösteri yaptığı bir yerdi. Ama Korcan ve ben yılan olayından pek hoşlanmadığımızdan bu gösteriyi izlemedik. Tam oradan ayrılacağımız sırada Flora tuvalete gitmek istedi. Ben onu beklerken Korcan da tur nereye gidiyor diye bakacaktı ki turdakileri kaybetmeyelim. Ama turdakiler bir anda gözden kaybolunca ve Flora da işini uzatınca biz orada kala kaldık. Geldiğimiz anayola gittik ama kimseler yoktu ortalıkta. Etraftaki köylülere sormaya çalıştık ama kimse İngilizce bilmiyordu. Panik halinde sağa sola koşturduk. Sonra sakinleşip eski konakladığımız alana geri döndük. Orada da kimse İngilizce bilmiyordu. Sadece Sinh Kafe deyince durumu anladılar ve bizim rehbere telefon ettiler. Sonra küçük bir sal bizi botun olduğu yere götürdü. Biraz adrenalin...

Turun bitiminde otele dönü eşyalarımız topladık ve tren garına doğru yola çıktık. Dört kişilik yataklı kompartımanımıza yerleştik. Dördüncü kişi gelmediğinden çok rahat ettik. Yolculuk 14 saat sürüyor. Yataklar fena değil ama tren çok soğuk, klima deli gibi çalışıyor ve kapatamıyorsunuz. Sabah da yorganları topladıklarından sonra son bir saatlik yolculuk dondurucu oldu.



Additional photos below
Photos: 13, Displayed: 13


Advertisement



7th January 2011

Vietnam gezisi
slm ben Lale Almanyadan bende gecen hafta vietnam seyahatinden döndüm sizin yazinizi burda gördüm ve okudum cok güzel degerlendirmssiniz,sizin yazinizdaki bazi icerikleri kendi resimlerime sizden copy yapa bilirmiyim..cevabinizi bekliyorum simdilik hoscakalin

Tot: 0.047s; Tpl: 0.012s; cc: 8; qc: 24; dbt: 0.0264s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb