PARİS BİTMEZ...


Advertisement
France's flag
Europe » France » Île-de-France » Paris
March 13th 2024
Published: April 9th 2024
Edit Blog Post

13 MART ÇARŞAMBA 2024

Güzel bir uykudan uyanıp kahvaltımızı yaptık ve yola çıktık …

Bu sabah ki program uyarınca, Concorde meydanından başlıyoruz..

Burası Paris’in ikonik yerlerinden biri..

Ortada Luxor dikilitaşı biraz ileride, La grande Roue ( büyük teker ) 80 lere kadar Dünya nın en büyük dönme dolabı ünvanını korumuştur …

Bundan daha mühimi bu meydanın eskiden infaz alanı olarak kullanılması…

Pastacı Marie Antoinette’ten tutun da, her şey burada kalır diyen Lavoissier,çocuklarını yiyen ihtilalin ürünleri Danton ve Robespierre de burada idam edilmişlerdir ..

Kadere bak...


Özgürlük dediğin kolay değil...kan akıtacaksın..


Tarladan sofranıza mantığında ,cesetler, yakında bulunan Madeleine mezarlığına gömülmüşlerdir …

Meydan sadece ünlü Champs Elysee ile birleşmekle kalmayıp ,Tuilleries bahçelerine ve Louvre müzesine de çok yakın mesafededir..

Meydanda resimler çekildi.


Çok arzu etmeme rağmen ünlü Çukulatacı Angelina yı pas geçtik..

Önündeki kuyruk moralimizi bozdu..

Ayni moral bozukluğunu, Louvre müzesi önündeki kuyrukta da yaşadım ..

Hiç beklemeden girdiğim günleri anarak hayıflanıyorum …

Anlaşılan müzenin ünü benden başkalarına da ulaşmış !!!

Oradan Dünya kadınlarının mabedi sayılan Vendome meydanına geçtik..

Burası bildiğiniz gibi Dünya markası haline gelmiş Fransız markalarının mahallesi ve kadınlar tarafından mabet olarak anılıyor..

Erkekler için son derece tehlikeli sonuçlar yaratabilir ve onulmaz yaralar açabilir ..

Bizim için böyle bir tehlike yok,zira Euro kurumuz zaten yeteri kadar yara açmaktadır …

Concorde’a döndük ve rotayı Sacre Coeur ‘e çevirdik …

Hayırlı haber, tepeye çıkmak için bir teleferiğin hayata geçmesi ..

Eskiden tırmanırken yukarıya vardığınızda küçük bir kriz kardiyak geçirebilirdiniz..

İnşaatında bizim Ayasofya dan ilham alındığı rivayet edilmektedir ..

Kilisenin içinde kurtarıcı İsa 'nı iki yana tevekkülle açılmış bir gravürü sizi karşılamaktadır..

Bilmeyenler için söyleyeyim...

Nazareth in bağrından kopan yetim İsa ,bayağı sarışın bir beyaz olup,beşuş bir çehre ve okyanus mavisi gözleri ile sizi bağrına basmaktadır..

Biliyorum soruyorsunuz ..Yani filistin çöllerinde bu Ukrayna beyazı ve bu billür mavi gözlü adamı nasıl bulmuşlar ?


Orası bir muamma hatta bir mucize

Mucizelere inanmıyorsanız size söylenecek lafım yok ...


Kayda girecek tek konu, benim bir ABD seyahatinde ,Los Angeles de satın aldığım şapka ile Paris Sacre Coeur de vedalaşmış olmam…

Sıra artık Notre Dame kilisesi ziyaretine geldi .

La Cite’de inip kiliseye yürüdük …

2019 yılında çıkan bir yangında epiyi hasar görmüş ve kilise alanı barikatlarla çevrilmiş olmasına rağmen, batı cephesinin tam karşısına bir seyir alanı yapmışlar ve hala tıklım tıklım bir turist kalabalığı var ..

Kilise ile ilgili hikayeler bitmez ama bana göre en ilginci ,19 yüzyıl başında Paris şehir planlamacıları “kentsel dönüşüm” ayağı ile Kilisenin yıkılmasını talep etmişler ve ciddi ciddi yıkmaya karar vermişler …

Bu acıya dayanamıyan sefillerden Victor Hugo ölümsüz “Notre Dame’ın kamburu” adlı eserini kaleme alıyor …

Bendeniz bu kitabı okumaya teşebbüs etme talihsizliğini yaşamış bir kardeşinizim ..

Hugo’nun kendini kaybederek ,kilisenin iç mimarisini anlatan 30 küsür sayfasından sonra,Hugo’yu aynen Orhan Pamuk ta olduğu gibi “Dünyanın en çok yarısına kadar okunan kitaplar” listesine aldım…

Fransızlar dua etsin, Garou,Daniel ve Patrick Fiori’nin tavanlara taşıdığı “Belle “şarkısı ve “Kamburun müzikali” olmasaydı hem Kilise hem de Hugo bu kadar ünlenemiyecekti…

Artık sırada La Defense ziyareti var…

La Defense savunma anlamına gelmekte olup 1883 yılında Fransızların Prusya ile yaptıkları savaşların anısına verilen bir isimdir..

Şimdi ise Paris’in yeni ve modern yüzünü simgelemektedir ..

Ortada yer alan La Grande Arch ( büyük tak ) ve etrafta yer alan cam kuleler size adeta bir uzay üssünde yaşıyormuşsunuz hissini vermektedir ….

Kenarda yer alan baş parmak heykeli ise size başka çağrışımlar yaptırmaktadır …

Akşam yavaş yavaş inerken, metro ile Les Grand Boulevards ‘a geçtik ..

Burada ünlü bir restaurant olan “Chartier” yer almaktadır ..

Kısmetimize hiç kuyruk beklemeden kabul gördük…

İzdiham çok olduğundan küçük masalara dahi 2 ayrı çifti aynı zamanda oturtmaktadırlar …

Buranın özelliği olarak ısmarladığınız yemek ve içecekler masa örtüsünün üstüne yazılmaktadır ..

Daha sonra mızıkçılık yapmak şansınızı sıfıra indiriyorlar ..

Yan yana oturduğumuz diğer çift ,Yunanlı çıktı..

Kadın Selanikli oğlan Volos’lu…

Barbar bir Türk olarak her iki yeri de bilmiş ve tanımış olmam onları çok şaşırttı..

Hele Melas Zafiris’i dinlemek için Selaniğe gitme hayalimi duyunca yıkıldılar ..

Bu kadarını beklemiyorlardı …

Lokantadan çıkarken kilometre boyunda bekleyenlerin kuyruğunu görünce Svitlana,bu konuda palavra atmadığıma inandı…

Çıktık ve bulvarın bir kenarında , kahvelerimizi yudumladık ..

Eve dönme zamanı geldi..metromuza bindik ve adeta evin önünde indik…

Yarın yolculuk var …


Her ne kadar şehir,yarısı siyah ,yarısı beyaz Beşiktaş olmuşsa da ,Paris'ten güzel anılarla ayrılıyoruz ...


Additional photos below
Photos: 8, Displayed: 8


Advertisement



Tot: 0.101s; Tpl: 0.011s; cc: 8; qc: 23; dbt: 0.0405s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb