VAY BE...


Advertisement
Published: May 27th 2018
Edit Blog Post

GÜN 28 01 MART PERŞEMBE:

Sabah erken uyandım... vakit geçsin diye TV izliyorum..

Efendim, bugün meclisi açacaklarmış..

Her yeri kesmişler... toplu taşıma araçları çalışmadığı gibi bazı meydanlara metro çıkışı vermiyorlar..

Bu nasıl bir kısmettir..bunlar hep bana mı rastlıyor ? Sağı solu kesmeye ne çok meraklılar ?

Kahvaltı iyi idi..Bilahare, evin eksiklerini tamamlamak üzere, yakında bir market buldum..

Gerekli bütün likitler alındı..su..meyve suyu vs ..

Sokakta, ayakçılar para değiştirmek isteyenleri bir dükkana sokuyorlar ..arka sokaklarda neler oluyor bilinmiyor …

Bendeniz, söylemesi ayıp ,para bozma doktoramı Doğu blokunda...tez çalışmamı Romanya'da tamamladım...


Ayakçıya, para değiştirme "ültimatomumu" sundum...


1-Dükkana mükkana girmem…ufacık izbe yerler...


2-Tüm paramı 100 lük isterim ve piyasada 2 ayrı yüzlük var… ben alandaki bankada değiştirdiğim 100 lükten istiyorum..

3-Önce yüzlükleri elime sayacaksın sonra paranı alacaksın …”

Böyle bir uygulamaları olmamakla beraber, kararlılığımı anlayıp saçlarımın beyazlığı nedeni ile bana bir istisna uyguladılar..

Kararlılığı hemen çakıyorlar ...bu iyi...


Şimdi sıra bir adaptör priz bulmaya geldi..

Allahın belası priz, her ülkede değişiyor..

Ben ettim siz eylemeyin:

Yola çıkmadan önce gideceğiniz ülkede kullanılan prizleri mutlaka öğrenin..Parası mühim değil ama zamanınızı alıyor..

Alışverişi odama bırakıp, “Buenos Aires Here I come” diye yola çıktım..

Otelimin yer aldığı “Corrientes” caddesi anladığım kadarı ile Buenos Aires’in çok ünlü bir caddesi ….

Bir anlamda Buenos Aires in Broadway’i …Tüm tiyatro,sinema ve eğlence yerleri bu cadde üzerinde yer alıyor..

Bizdeki İstiklal caddesi ..ne var ki bizim İstiklal caddesi, buradaki ölçülere göre, kısa tire gibi kalıyor..

Obeliske doğru yürürken, "Gran Rex" diye bir tiyatro binasının vitrinlerine bakıyorum.

Dünya çapında ünlü sanatçıların konserlerinin posterleri yer alıyor ..

Michael Bolton geliyormuş..The Wall’un yeni sunumu geliyormuş..Queen üzerine bir etkinlik var o geliyormuş..

Bir de Rick Wakeman’ın konseri varmış 1 martta..

Gözüme inanamıyorum ..Bu zatı muhterem benim gençliğimin ilahı..

Hemen daldım ve konser biletimi aldım..kaç paraysa kaç abi...


Corrientes caddesi , tüm Buenos Aires fotoğraflarında yer alan Obelisk’e erişiyor…

Obelisk ya da “Buenos Aires dikilitaşı” şehrin önemli sembollerinden biri.

Hakkındaki bilgiyi her yerden bulmak mümkün..

İşte, şehrin kuruluşunun 400 yılı olan 1936 da dikilmiş..67 metre yüksekliğinde imiş falan filan ..

Bundan önemlisi, daha önce bilumum Buenos Aires fotoğraflarında gördüğüm geniş caddeyi canlı görmem…

Gerçekten çok etkilendim..

Bu caddenin adı 9 July (9 Temmuz) 140 metre genişliğindeki caddeyi katetmek oldukça zamanınızı alıyor ..

Dünyanın en geniş caddesi olarak, Newyork ta, Manhattan caddesine 100 metre fark atıyor..kısaca çook etkileyici…

Aynı cadde üzerinde, Dünyanın en iyi üçüncü operası sayılan “Teatro Colon” gerçekten çok gösterişli.

Akustikte de Dünya’da ilk beşe giriyor..ayrıntıya girmiyorum..

Lavalle sokağını mutlaka gör dediler ..Soruyorum yüzüme boş boş bakıyorlar ..

Bir hata yapıyorum ama ne ? derhal fırıncı bloknotumu çıkarıp yazdım ve gösterdim…

Haaaa “Lavaş” diyorlar..

İspanyolca da 2 LL ne zaman Ş oldu ?


Efendim ,Arjantin İspanyolcası biraz farklı ...daha bir sürü yeri ve adı farklı telaffuz ediyorlar..

Gençliğimde, iş için, yardımcım Murat Menemenli ile Polonya’nın LODZ şehrine gidiyordum .

İlk gidişimde Warşova havaalanından taksi tutmak istedim ..

"Lodz" diyorum tüm taksiciler yüzüme boş bir ifade ile aval aval bakıyor.

Nihayet yazmayı akıl ettim ..Haaa “Vuç” dediler ..

Bu Lodz diye yazılanı, nasıl Vuç diye okuyorlar? hala benim için bir muamma…

Bu da o hesap..Bu nedenle fırıncı fişi önemli diyorum..ihmal etmeyiniz…

Dönmeden önce ,çok aç olmama rağmen, yol yorgunluğu nedeni ile basit bir şeyler yedim..

Otelde dinlenirken, birden bire dehşet içinde bugünün tarihinin 1 mart olduğunun farkına vardım..

Seyahatte bu günler, tarihler çok karışıyor...


Yani biletini aldığım konser bu akşam imiş. Uruguayın Colonia şehrine gitmek için aldığım vapur biletinin tarihi de yarın..

Bu Şubat hikayesi beni hep yanıltır …meğerse ben ayılamadan, dün, Şubat ayı bitmiş..

İyi ki odada işlerime dalmışken farkına varmışım, yoksa ben konseri gerçekten yarın falan sanıyordum..

Öğleden sonra, yarın binmem gereken geminin yeri için ,bir keşif gezisi yapmaya karar verdim .

Otelimin caddesi bir tarafta Obelisk ile buluşurken öte tarafta denizle buluşuyor.

Kıyıya varınca ,oradan kısa bir süre içinde "Buquebus" denilen şirketin limanına erişebiliyorsun..

Yerimi bir güzel belledim."

Dönüşte ,kıyı kıyı giderek zaten programda olan “Puerto Madero”yu ziyaret ettim..

Her taraf inşaat halinde…. bu kıyı müthiş gökdelenlerin dikildiği pahalı bir semt haline getirilmiş..

Deniz kıyısı, hızla ve şiddetle paraya dönüştürülüyor..

Pahalı oteller de burada yer alıyor ..

”Puente de la Mujer “(kadın köprüsü ) adlı köprü iki kıyıyı birleştiriyor ..

Yine burada, sahile bağlı olan ve 37 kez Dünyayı gezmiş, “Presidente Sarmiento” adlı 1897 model bir tekneyi ziyaret ettim..

Gemi bizim Savarona’yı andırıyor ..

Bizim Savarona müze haline getirilip niye gençlerin ve halkın ziyaretine açılmaz.?

Amma da tuhaf sorular soruyorum..

Plaza Mayo üzerinden otelime döndüm..

Yorulmuşum biraz dinlendim ve akşam konserime hazırlandım ..

Tüm konser, müzikal ve tiyatro gibi etkinlikler, benim otelin bulunduğu Corrientes caddesinde düzenleniyor ..

Dolayısıyla 3-4 dakika yürüyüp Gran Rex’e vardım..

Kalabalık kıyamet ..Yer gösterici herhalde tipimi beğenmediğinden,beni esas yerimin daha gerisinde bir yere oturttu..

Benim, dünyanın doğusundan geldiğimi ve bu tür değerlendirmeler için önlem aldığımızı bilmez garibim ..

O kadar para vermişiz… ben nereye oturmam gerektiğini bilmem mi emekçi kardeşim ?

Hemen kalktım ve en ufak bir tereddüt göstermeden esas yerime oturdum..

Yerim bayağı iyi..içimden o delikanlı gelse de bir laf etse diyorum…gelmedi be..

Sen dua et te, bir doğu çakalı olarak, oturmam gereken yerden daha öndeki bir koltuğa kurulmamışım…

Nihayet ,gençliğimde, aklımı başımdan alan Rick Wakeman canlı olarak sahnede..

Benim gibi ahı gitmiş, vahı kalmış..

Piyanosuna çöktü..

Şimdi başınızı ağrıtmadan, tanımayanlar için Rick Wakeman hakkında biraz bilgi vermek istiyorum ..

1949 Londra doğumlu Wakeman, Royal College of Music (kıraliyet müzik koleji) mezunu olup 21 yaşında halen Dünya’nın en progresif ve avantgard müziğinin ( yani en uçuk müziğin ) öncüsü sayılan YES topluluğunun klavyecisi olarak tanınmıştır .

1973 yılında, “VIII Henry nin altı karısı”adlı solo albümünü çıkarmış..

1974 yılında 25 yaşında iken, Royal Festival Hall’de London Symphony Orchestra (Londra Senfoni orkestrası )eşliğinde English Chamber Choir (İngiliz odası korosu) katkıları ve artist David Hemmings sunumu ile Jules Verne’in ünlü eseri “Journey to the center of the Earth’ı (Arzın merkezine seyahat) canlı olarak icra ediyor .

O icraat aynı gece kayıt altına alınıyor..

Bir sonraki yılda, 1975 Ocağında, King Arthur diye kısaltılan ve asıl adı “The Myths and Legends of King Arthur and the Knights of the Round Table.” (Kral Arhtur ve yuvarlak masa şövalyelerinin efsaneleri )adlı eseri, New World Orchestra,English Chamber Choir ve Nottingham Festival vokal grubu eşliğinde Morgan stüdyolarında kayıt altına alındı.

Çalışma büyük ilgi gördü ve İngiltere’de 2 numaraya kadar yükseldi..

Brezilya Japonya ve Avustraltya’da Altın plak elde etti..

Senfonic Rock ‘un babası sayılan Wakeman, 1970 yılına dek YES topluluğu ile ölümsüz eserler yaratmış, kıymetli bir kardeşimiz .

Şimdi ,bu zatı muhtereme, mütevazi olanakları ile Buenos Aires Senfoni orkestrası ve Korosu eşlik edince, elbette bir grad düşüklüğü doğuyor..

Ne yaparsa yapsın ,şarkıları seslendiren de olmayınca üstüne üstlük koro kendi bölümlerini notadan okumaya başlayınca, haliyle hazin bir performans sergileniyor..

Dolayısıyla bu katkılar, Demirel'in işaret ettiği gibi Dinar Belediye Bandosu haline dönüşüyor ...


Millet çok memnun, ben çok üzgünüm..

O kötü sunumda, ben bir yerlere uçuverdim..

Hele bir ara, alkışlardan cesaret bularak ,“bu iki şarkıyı ben yazmadım …ama ben yazmak isterdim” diye Beatles ‘in “Help ve Eleanor Rigby” şarkılarını yorumlamaya başladığında,

Kalbime bir bıçak saplandı... acım bir kat daha arttı… adeta kahroldum..

Oğlum, sen “Progresif Rock’ın önde gideni ve “Senfonik Rock” un babası ..Uçuk müziğin dibisin…

Hiç sana yakışıyor mu ? böyle müşteri seviyor diye, pop bir grubun kült şarkılarını yorumlamak..

Adeta Züğürt Ağa’nın son sahnelerini yaşıyorum..

Rick Wakeman, ayağında tokyolarla çi köfte satıyor…

Hiç olmadı be Wakeman… param helal olsun ama keşke aklımda o eski günlerimdeki gibi kalsaydın..

Bu moruk bestekarların, geç performansları hep böyle hüzünlü oluyor..

Elbette herkesten Roger Waters performansı beklememek gerek..

Konser sonrası, etraftaki tüm lokantalar adam almıyor ..

İnanın tek kişi olmama rağmen yer bulamadım ..meğersem yer ayırtmak gerekiyormuş..

Çar naçar Subway’e yöneldim.

Orada yer sorunu yaşanmıyor…

Benim sadık yârim kara Subwaydir..



Günün Görselleri aşağıda :
















Additional photos below
Photos: 8, Displayed: 8


Advertisement



Tot: 0.088s; Tpl: 0.014s; cc: 7; qc: 24; dbt: 0.0267s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb