Advertisement
Published: January 21st 2012
Edit Blog Post
11.gün Van, Çavuştepe, Hoşap Kalesi ve Akdamar adası
(Dağlarına bahar gelmiş Memleketimin)
Soğuk ve şehirler arası otobüslerde vaz geçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Vandaki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği bir yol üstü lokantasında
Ben seninle Ağrı dağının mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğu Beyazıt ın herhangi bir toprak damında
Ben senin herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
BEN SENİN BENİ SEVEBİLME İHTİMALİNİ SEVDİM
Van’da, Van’ın Kahvaltı Sofrasında Kahvaltı etmeden gitseydik, kendimizi çok eksik hissedecektik.
Sabah erken kalktık, akşamdan Van’a gidecek arkadaşlarla saat 06:30’da buluşacaktık. Ancak resepsiyonda kimse yoktu. Biz de Özkan’la önce otelin önünden geçen arabalara otostop çektik, durmayınca minibüse binerek Van’a gittik. Minibüsteki Van’lı bir arkadaş yolunu değiştirerek bizi Kahvaltı Salonuna kadar getirdi. Cumhuriyet caddesindeki (ya da Mecburiyet caddesi) Simit Sarayının tam arkasında bulunan Kahvaltıcılar sokağındaki “Sütçü Kenan”da önce çoktandır yiyemediğimiz sucuklu yumurta söyledik.
Arkasından masa donatılmaya başlandı. İşletmenin sahibi Kenan bey, yanımıza kadar gelerek bize Van’ın kahvaltı salonları hakkında bilgi verdi. “İşimizi iyi yapmaya çalışıyoruz” diye bir laf edince, Van insanına daha da samimiyet duymaya başladım. Aslında bu bölgede asırlardır “işini iyi yapmaya çalışan insanlar” vardı. Bu estetik
Çivi Yazısı Tableti
2700 yıllık tablet Çavuştepe'de hala varlığını koruyor kültürün izlerini bulabilmek için bölgede hayran kaldığımız yapılara bakmak yeterliydi.
Ballı kaymak üstü ceviz harikaydı. Ama en güzeli sıcak pideyi yumurtaya banarken dindirdiğim özlemimdi. Sahanda yumurtayı bu kadar özleyebileceğimi bilmiyordum. Van’ın otlu peyniri içerisinde bulunan otun adı Sirmo. Bir tür dağ otu olan Sirmo’nun mevsimi sadece 1 ay. Mayıs’tan sonra bu otu bulamıyorsunuz. Yani tam mevsiminde gelmiştik Van’a. Bir başka ilginç şey Kavrulmuş Buğday’dan yapılan ve genelde Van’ın meşhur balıyla birlikte yenen Kavut idi. Yağ, un ve yumurtadan yapılan Murtuva Van’a ait bir diğer lezzet. Kahvaltımızı yaptıktan sonra köpüklü kahvemiz geldi. Bize yolluk bile yaptılar. Sıcak böreklerimizi paketletip kahvemizi içtikten sonra Kenan bey bizi Taksi’ye kadar eşlik etti. Radyoda sanat müziği çalıyordu. Keyfim bir kat daha arttı. Sesini açtırdım.
Otel’e tam zamanında geldik. Beş dakika sonra otobüs Güzelsu’ya doğru ilerlemeye başladı. Güzelsu’ya gelmeden Urartu Kralı II. Sarduri tarafından M.Ö. 7.yy’da kurulan Çavuştepe’ye (Sardurihinili=Sarduri’nin kenti) geldik. Buranın 48 yıldır bekçiliğini yapan ve kendi çabalarıyla Urartu dilini öğrenen Mehmet amca bize çivi yazılarını Urartu dilinde okudu. Mehmet amca dünyada Urartuca okuyabilen 38 kişiden birisi.
Sonraki durağımız Hoşap kalesi oldu. Hoşap Güzel su anlamına gelmektedir. Kalenin altında, Hoşap suyunun geçtiği köyün bugünkü adı da Güzelsu’dur. Kale, bir Kürt aşireti olan Mahmudiler tarafından
yaptırılmıştır. Özellikle kapısı görülmeye değer.
Gevaş’ta Alabalık yedikten sonra (Maalesef Van gölünün İnci Kefalini yiyemedik) bir tekne ile Akdamar (asıl ismi Ahtamar) adasına geçtik. Adadaki Manzara inanılmazdı. Gölün etrafı İsviçre Alplerini andıran karlı dağlarla kaplıydı. Bir yanında da Süphan dağı vardı. Tekneyle tekrar Gevaş’a döndükten sonra Tatvan yönüne doğru hareket ettik. 2234 metrelik Kuskunkıran geçidini geçip, Bingöl il sınırına girdiğimizde bize Sivil bir Jandarma aracı eskortluk etti. Otobüs Tatvan’a doğru Van gölü kıyısından ilerlerken, Tatvan’a gelmeden hemen önce Süphan ile Van gölünün yolculuk boyunca en güzel göründüğü yerden geçtik. Süphan dağı gizemli bir tanrıçaydı. Geniş kalçalarıyla Van gölünü kucaklayan, gölün koruyucu tanrıçası. Yolculuk boyunca Süphan zirveleri hep pusluydu. Hotelimiz Tatvan’da olmasına rağmen biz önce Tatvan’ı geçerek Ahlat’a gidecek, sonra Tatvan’a dönerek Hotel’e yerleşecektik. Güneş batmak üzereydi. Ahlat’a ulaştığımızda Ortacağ Türk mezarlarıyla karşılaştık. Mezar taşları ince bir işçilikle işlenmişti. Mezarlığın bir yanı Van gölüne diğer yanı Süphan dağına bakıyordu. Mezarlığın yakınında bulunan Bayındır Kümbeti ve Ulu Kümbet’i gezdikten sonra Tatvan’a geri döndük. Bugün yolculuk boyunca ilk defa otobüste uyudum. Galiba yolculuk bizi yormaya başladı.
Advertisement
Tot: 0.071s; Tpl: 0.01s; cc: 11; qc: 49; dbt: 0.0386s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1;
; mem: 1.1mb