12.gün Hasankeyf, Midyat, Mardin


Advertisement
Published: January 21st 2012
Edit Blog Post

12.gün Hasankeyf, Midyat, Mardin

Akşam, diğer günlere göre daha erken yattığım için saat 05:30’da uyandım. Zaten günlerdir saati kurmadan kendiliğimden erken saatte uyanıyordum. Erzurum ve Kars’taki kuru soğuklardan sonra Van’dan itibaren kemiklerimiz ısınmaya başladı.
Tatvan’dan Bitlis istikametine doğru ilerledik. Bitlis kalesinin önünden şehir merkezini geçerek, Baykan dolaylarında Siirt il merkezine girdik. Siirt ilinin Ziyaret kasabasında bulunan ünlü Veysel Karani Türbesini ziyaret ettik. Burası İstanbul’un Eyüp Sultan’ı gibi. İnsanlar akın akın Hz. Muhammed’in samimi dostu olarak kabul edilen, çağdaşı Veysel Karani’nin türbesini görmeye geliyorlardı. Siirt ilini geçmeden hemen önce Diyarbakır il sınırını oluşturan ünlü Malabadi köprüsü’nün önünde durur durmaz, altından geçen Batman çayına inerek ayaklarımızı suya soktu. Batman Çayı masmavi bir renkte akıyordu. Kendimi soğuk sularına atmamak için zor tuttum. Böylesine mavi akan bir çay daha önce hiç görmedim. Tek kemerli Malabadi köprüsü 1147 yılında Artuklular tarafından yapılmış. Sanki televizyonda seyrettiğim Saraybosna’daki Mostar köprüsünün bir ikizi gibi.
Otobüs artık Hasankeyf’e doğru yol alıyordu. Önce Hasankeyf girişindeki Zeynel bey Külliyesi önünde kısa bir bilgi aldık. Külliye Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu için yapılmış ve mimari açıdan Anadolu’da tek örnek. Hasankeyf’e varınca hemen bir şeyler yedik ve kayaların üstüne yapılmış ve Dicle nehrine tepeden bakan Manastır’a çıktık. Tepeden yıkılmış eski köprü, Külliye ve minare güzel bir kompozisyon çiziyordu. Özkan’la birlikte Tepeden inerek Dicle nehrinin kıyısında ayaklarımızı suya soktuk ve bir kaya üzerine oturarak ayaklarımız Dicle’de Çaylarımızı yudumladık. Bizim Trakyalı Hüseyin Abi, Özkan ile bana lakap taktı. “Sefa Pezevenkleri”.
Bir saat sonra kendimizi Midyat yolunda bulduk. Midyat hakkında hiçbir önbilgim yoktu. Şehre varınca bana burada Sıla dizisinin çekildiğiniz söylediler. Süryanilerin yaşadığı Midyat gerçekten bir film seti gibiydi. Ne yazık ki Süryaniler çeşitli nedenlerle buralardan göç etmek zorunda kalmışlar, geriye sadece 300 hane kalmıştı. Çevre Kültür Evinin çatısına çıkınca Midyat’ın güzelliğini daha da anladık. Taş evleri, iki çan kulesi, uzaklardaki bir kilisesi ve muhteşem işçiliğiyle Midyat tek kelimeyle muhteşem bir kentti. Birden bizi selamlarcasına Çan sesi çalmaya başladı. Midyat’a gelip de Anadolu’ya aşık olmayacak bir kişi tanımıyorum.
Midyat’tan Mardin’e geldik. Hotel’de önce içki olmadığını öğrendim. Sonra kapımız açılmadı. Bize başka bir yer önerdiler, ama ben buradan ayrılmayacağımı söyleyerek biraz yaygara kopardım. Yol boyunca ilk defa sinirleniyordum. Bu çok işimize yaradı. Sonunda Özkan’la bana ayrı ayrı odalar verdiler.
İçkinin olmaması Otel sahibinin insiyatifi olduğunu söylediler. Bu Mardin’e hiç yakışmadı. Burası eski bir Taş evi ve o kadar güzel bir Manzarası var ki, insan burada akşam yemeğinde bir kadeh şarap içemezse bir şeyler
Midyat Kültür EviMidyat Kültür EviMidyat Kültür Evi

Sıla dizisinin çekildiği yer
eksik kalır. Neyse ki Mardin manzaralı Otel Restoran’ında yediğimiz Süryani Köftesinden sonra imdadımıza Niko yetişti. Midyat’tan aldığı Süryani Şarabını içmek için yarım saat sonraya randevulaştık. Yarım saat sonra kapı çalındı ve Özkan, Güney, Sinan ve Niko geldiler. Süryani Şarabını bir güzel içtik. Şarap şimdiye kadar içtiğim hiçbir şaraba benzemiyordu. Taze olduğu için içimi çok kolay ve tadı inanılmaz güzeldi. Bu hayatta içtiğim en güzel şaraptı diyebilirim.
Şu an herkes odalarına dağıldı. Şarabın nahoş tadı hala damağımda. Birazdan bu muhteşem Taş evi Konak’ta tek başıma uzanıp uyuyakalacağım.
İyi geceler.


Additional photos below
Photos: 4, Displayed: 4


Advertisement



Tot: 0.132s; Tpl: 0.011s; cc: 9; qc: 54; dbt: 0.1014s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.1mb