Advertisement
Published: July 11th 2008
Edit Blog Post
Letonya'ya gitmeye kış aylarında İstanbul-Riga arası bulduğumuz ucuz uçak biletleri sonrası karar verdik. Biletlerimizi birkaç ay önceden aldık. 18 Mayıs'ta Denizli'de 31 Mayıs'ta İstanbul'da olmak üzere iki düğünden sonra balayında dinlenmek ve yeni yerler görmek için güzel bir yer seçtiğimizi düşünüyorum.
7 Haziran Cumartesi günü ilk defa gündüz saatlerinde uçağa binerek yola çıktık. Riga'ya vardığımızda oldukça küçük, çok sessiz bir hava alanında bulduk kendimizi. İstanbul'un kalabalığı ve karmaşasından sonra Riga çok sessiz ve sakin geldi. Bir shuttle bus ile otelimize vardık. Elizabetes Iela'daki otelimiz Reval Hotel Latvija çatı katındaki barı, saunası ile bizim için hostellerden sonra yurt dışında kaldığımız en lüks konaklama yeriydi. Odamıza yerleştikten sonra pencereden dışarı baktığımızda öbek öbek beyaz giymiş insanların sokaklarda bir yöne doğru gittiğini gördük. Önce beyaz giymeyi bu kadar seviyor olamazlar diye düşündük.
Dışarı çıktık yemek yemek için lido restoranlarından birini seçtik. Yemekler balık, domuz ve tavuk eti ağırlıklıydı. Kullanılan yağ bizim için biraz ağır gelmişti. Ama en lezzetli yemeğimizi ilk gün yedik sanırım. Restorandan çıktığımızda saat 22:00 olmuştu ama hava aydınlıktı hala, gece olmamıştı. Dışarıda hala beyaz giyinmiş gençleri görünce bir markete sorduk. Neden herkes beyaz giyiniyor diye. Kız bize sensation white partisi olduğu için insanların beyaz giyindiğini söyledi. Biz de
katılsak mı diye düşündük ama kapalı bir alanda ağırlıklı olarak tekno müzik çalınacak bir partiden zevk almayacağımıza karar verip otelin barında birşeyler içmeye karar verdik.
Şu ana kadar gittiğimiz tüm Avrupa şehirlerinde olduğu gibi burada da bir old town vardı. Nispeten daha küçük olan old townu yine sokakları ezberleyerek gezdik. Son gün haritasız istediğimiz sokağa gidebilecek kadar iyi öğrenmiştik. Bu sefer müzeleri de gezimize katmayı tercih ettik. İlk gezdiğimiz müze denizcilik müzesiydi bizim pek ilgimizi çekmedi. İkinci müzemiz işgal müzesiydi (Occupation Museum of Latvija). Bu müze Letonya'nın tarihini anlatan bir müze sayılır. Çünkü sadece 1. ve 2. Dünya savaşları arasında özgür kalabilen, SSCB'den ayrılana dek hep İsveç, Alman ve Rus işgali altında yaşayan ülkenin tarihi büyük ölçüde işgalden oluşuyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Rus işgali altında yaşayan ülkenin nüfus yapısı değiştirilmiş ve nüfusun wikipediada gösterilen bilgilere göre %27'sini Ruslar oluşturuyor. Lat halkında ise bu işgalden memnunsuzluk çok net bir şekilde belli oluyor. Ama çok baskı görmüş olsalarki gülmekten ve tepki vermekten kaçınan bir halk var sokaklarda. Bir garsonun size gülümsemesi çok çok nadir görülen birşey.
İlk 2-3 günü eski şehirin küçük meydanlarında ve sokaklarında dolaşıp gece 24:00'te ancak kararan havanın tadını çıkararak geçirdikten sonra biraz daha şehir dışında
olan Açık hava Müzesine de bir gün ayırmak istedik. Open air museuma bir otobüse binirek gittik. Girişte bir harita aldık. Tek sayfalık bu haritada Kurzeme, Latgale, Vidzeme ve Zemgaleler'in topraklarını ve yaşam biçimlerini anlatan ülkenin küçültülmüş halini içeren bir alan vardı. Lat halkı içindeki bu grupların 19. ve 20. yüzyıldaki kasaba yaşamını anlatan evleri, değirmenleri, kiliseleri gezdik. Görülmesini tavsiye edeceğimiz bir müze burası. İnsan ister istemez kendi ülkesindeki köy veya kasabadaki evlerle karşılaştırıyor. Ama ağırlıklı ahşap yapının kullanıldığı evlerde yemek masası dışında ben çok büyük ekonomik refah farkı görmedim. Tabii bu benim kişisel düşüncem.
Bir akşamüstümüzü nehirde tekne gezisi yaparak geçirdik, pek farklı ve ahım şahım birşey değildi. Budapeşte'de Tuna nehri üzerinde yaptığımız gezi kesinlikle çok çok daha iyiydi. Bir başka akşamüstü ise nehrin diğer tarafına geçerek o tarafta yürüyüş yapmak istedik. Boş bir meydana geldiğimizde dev bir anıt heykel ile karşılaştık. Elimizdeki turistik kitaplarda ve Rastlaukums'daki turist bürosundan aldığımız broşürde bu anıttan hiç bahsetmiyordu. Bu anıttan hiç bahsedilmemesi ve üzerindeki Rus alfabesi ile yazılmış yazıların çıkarılmış olması bize bu anıtın Ruslardan kaldığını düşündürttü. Nitekim Türkiye'ye döndüğümüzde internetten yapılan küçük bir araştırma bu anıtın 2.Dünya Savaşı sırasında ölen kızıl ordu askerleri anısına yapıldığını ve Letonya'nın Estonya'nın başına gelenlerden (siber
saldırı) dolayı bu anıtı yıkmaya cesaret edemediğini öğrenmemizi sağladı. Sanırım şimdilik sadece yok saymayı tercih ediyorlar.
Ortasından Dauguva nehrinin geçtiği Riga genellikle 5-6 katlı binalardan oluşan ve sıkışık halde bir yerleşimdense içinde parkların ve meydanların bol olduğu bir şehir. Trafik sıkışıklığı neredeyse yok denebilir. Genelde trafik kurallarına uyuyorlar. Kentin içinden nehrin dışında iki tarafının parklarla süslendiği bir kanal geçiyor. Kanalın üzerindeki köprülerin birinde köprü kenarlarında asma kilitler gördük. Üzerinde gelin ve damadın ismi ve evlilik tarihleri vardı. Bir ömür sürmesi dilenen evlilikler için hoş bir gelenek.
Genellikle gotik ve barok tarz mimariye sahip Prag, Budapeşte ve Viyana gibi Orta Avrupa şehirlerinden sonra Riga'da farklı bir mimari ile karşılaştık. Dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların, çiçek ve bitki desenlerinin, vitrayların sık sık kullanıldığı, 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış mimarlık akımı olan Art nouveau ( Fransızca Yeni Sanat anlamında) tarzında yapılmış binalarla doluydu Riga. Özellikle Elizabetes Ieala'da yol boyunca yer alan bu tarz binalardan sonra Strēlnieku Iela'daki Stockholm School of Economics in Riga bu tarz mimarinin en iyi örneklerinden biri olarak görmeye değer bir bina. Bildiğim kadarıyla da UNESCO tarafından da bu akımın en iy örneklerinin Riga'da olduğu tescillenmiş.
Riga'daki son günümüzde otelimizdeki zengin sayılabilicek kahvaltıda bir Türkle
karşılaşmamız da süpriz oldu. Hele biz kimse Türkçe bilmiyor diye rahat rahat söylenip dururken 😊) Onunla kahvaltı masasında beş on dakika muhabbet ettikten sonra Sigulda'ya gitmek için otobüs garajına doğru yola çıkarak Riga gezimizin sonuna geldik.
Advertisement
Tot: 0.212s; Tpl: 0.012s; cc: 8; qc: 46; dbt: 0.186s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1;
; mem: 1.1mb
Nergiz
non-member comment
Riga
Merhaba, galiba bende nadir giden iznsanlardan briyim Riga ya. Benim hayalimdiki bi sehir ve yeni yila gidiyorum, ins. arastirma yapayim dedim, sizin siteniz aç1ld1, çok güzel olmu_, okumaya devam ediyorum.