LONDRA'YI TANIYALIM


Advertisement
United Kingdom's flag
Europe » United Kingdom » England » Greater London
March 3rd 2012
Published: December 29th 2015
Edit Blog Post

Geo: 51.5002, -0.126236

GÜN 2,GÜNLERDEN CUMARTESİ:
Çok güzel uyumuşuz...Sabah 08:30 gibi kahvaltıya indik.Otel ful dolu ...Kahvaltıda her masadan ayrı bir dil yükseliyor..Az sonra Turhan-Nilgün geldiler.Sabah yürüyüşe çıkmışlar..Bağ, bahçe ve Londra da çok bulunan parkları ziyaret etmişler...Kahvaltıdan sonra giyinip Bayswater'den binerek Westminster'e gittik...
Önce Westminster'in Büyük Londra içinde bir şehir olduğunu hatırlatalım...City of Westminster, İngiltere parlementosunu da içinde bulunduran şehirdir. İngiltere'de Londra metropoliten alanında iç ilçe (inner borough). 1540da şehir olma statüsü verilmiştir.Thames Irmağının kuzey yakasında, West End'ın merkezinde yer alır. Batıda Kensington-Chelsea ilçesi, doğuda ise City of London'la çevrili olan ilçenin yüzölçümü 21.48 km²'dir.Western Monastery (Batı Manastırı) olarak da anılan Westminster, başlangıçta, Thames kıyılarındaki bataklıkların ortasında yer alan bir adaydı.785'te adaya bir grup keşiş yerleşti.İngiltere kralı Aziz Edward ( 1042-1066) burada, sonradan Westminster Abbey adını alan yeni bir kiliseyle bir saray yaptırdı.1512'deki yangından kısa bir süre sonra İngiliz kraliyet sarayı yakınlarındaki Whitehall Sarayı'na taşındı.Avam Kamarası ise 1834'teki yeni bir yangına değin eski saray bölgesindeki St. Stephen Şapeli'nde toplanmaya devam etti. Bugünkü Parlamento Binası ve Big Ben adlı 13 tonluk çanıyla ünlü Saat Kulesi, yangından sonra yapıldı (1840-1867).Strand olarak bilinen yol üzerindeki adalet binalarının tamamlandığı 1870'e değin İngiltere'nin başlıca mahkemeleri Parlamento Binası'nın bitişiğindeki Westminster Hall'da toplanırdı. İlçedeki önemli yapılar arasında Katolik
Westminster Katedrali (1895-1903) British Broadcasting Corporation (BBC) merkezi, Madame Tussaud Müzesi, Londra Planetaryumu ve Albert Kraliyet Binası (Royal Albert Hall) sayılabilir.
Hazır yeri gelmişken biraz da her yılbaşı aşina olduğumuz Big Ben'den de bahsedeyim...
Big Ben (İngilizcede: Büyük Benjamin), Londra'da Westminster Sarayı'nın yanındaki ünlü saat kulesidir. Dünyanın en büyük ikinci, dört taraflı saatidir.Kule eski Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834'de bir yangın ile tahrip olmasından sonra Charles Barry'nin yeni saray tasarımının bir parçası olarak dikildi. Kule Victoria Gotik stilinde ve 96.3 metre yüksekliğindedir."Big Ben" aslında saat kulesinin çanının adıdır, ancak halk tarafından tüm yapıyı belirtmek için kullanılır olmuştur.Big Ben aynı zamanda Birleşik Krallık'ın en önemli simgesi olarak kabul edilir...Gerekli resimler çekildi..Kuleyi resme sıkıştırmak maharet istiyor...Yağmur çiselemeğe başladı fakat Churchill heykeline bir selam etmekte kusur etmedik...Ne de olsa Çanakkale savaşında kıçına bakarak yollama nezaketsizliğini göstermiştik...olayı büyütmenin anlamı yok...Westminster'den London Tower ( Londra Kulesi) ne geçtik...Londra Kulesi (İngilizce: Her Majesty's Royal Palace and Fortress The Tower of London ya da kısaca Tower of London) Londra'nın merkezinde, Thames Nehri'nin kuzey kıyısında bulunan tarihî bir yapıdır.Londra Kulesi çoğu zaman, 1078 yılında I. William tarafından yaptırılan Beyaz Kule denen, kulenin dörtgen biçimli yapısı ile tanınır; fakat kule birçok diğer bina, korunma duvarları ve hendeği ile bir
komplekstir.Kulenin yapılışının asıl amacı; bir kale, kraliyet sarayı ve saray suçlularının tutulacağı bir tutuk evi olarak kullanmaktır. Kule bunların yanı sıra, idam ve işkence merkezi, cephanelik, devlet hazinesi, hayvanat bahçesi, darphane ve gözlemevi olarak da hizmet vermiştir.Kısaca işkenceden darphaneye kadar tüm hizmetleri veren kompakt bir konsept ile inşa edilmiştir...İngilizleri kutluyorum..."Kendin pişir, kendin ye" modelinin ilk çalışmaları burada...
Kulenin yapılış amacı Normanları Londra halkının saldırılarından korumanın yanı sıra şehri yabancıların istilalarından da korumaktır. Bugün içindeki yabancılara bakıp kıs kıs gülüyorum...Yaptıranlar bayağı şişmişler ...I. William'ın Fransa'dan getirttiği Cear taşlarıyla yapımına başlanan yapının mimarlığı görevine Piskopos Rochester getirildi.William Shakespeare ve bazı diğer yazarlar kulenin kökenini çok daha eskilere, Julius Caesar'a, kulenin yapım emrini onun verdiğine dayandırır. Fakat bu sadece bir söylenceden ibarettir.12. yüzyılda tahta geçen Kral Aslan Yürekli Richard, kulenin çevresini güçlü duvarlar ile kapattırmış ve etrafına bir hendek kazdırarak su ile doldurtmuştur. Diğer krallar döneminde de pek çok bakım, onarım ve ekleme gören kule Oliver Cromwell sarayın yaşam alanlarını yıktırıncaya kadar, kraliyet ailesinin ikametgâh yeri olarak kullanılmıştır.Londra Kulesi'nin yönetim ve korunması işlemleri kurulduğu günden beri bağlı olduğu Londra Şehri'nden ayrı tutulmuştur. ( illa ki bir zırtlık yapacaklar) Kule eski dönemlerden bu yana kuleye özel polis memurları tarafından korunmaktadır.
Oralarda turlarımızı attık...Ünlü köprü
önünde ve dahi üstünde itina ile fotoğraflar çekildi..Maazallah yarın obür gün birisi sorarsa gösterecek fotolarımız olsun...
Cumartesi günleri Portobello günüdür ...Portobello Londra'nın bit pazarıdır...Her türlü yeni ve ikinci el giyim eşyası...hediyelik eşyalar...sahte takılar ..uçuk kaçık eşyaların satıldığı çok renkli bir yer..Uğrayalım dedik...çok güzel vakit geçirdik..ufak tefek bir şeyler aldık ..
Dönüşte iki zenci kardeş metro ağzında çalıp söyleyerek ingilizlere İncil'den pasajlar anlatıyor ..Hiç ilgi yok ...içim parçalandı...Zenci kardeşim,vakti zamanında İngilizlerin verdikleri incil karşılığında aldıkları elmas yatakları nedeniyle bugün Metro önlerinde ilahi çığıracak duruma geldiğinin farkında değil garibim...Zenci kardeşim, vaktiyle kendisine öğretmek için bunca gayret gösterdikleri İncil türkülerine şimdi niçin kayıtsız kaldıklarını bir türlü anlamıyor....Ah zenci kardeşim benim ...yorgan gitti kavga da bitti..Sen konuyu ciddiye almışsın...
Artık Otele dönüp dinlenme zamanı geldi...
Bu akşam programda Salisbury Pub ziyareti var...Çocuklarımla orada buluşacağım.
The Salisbury Pub'ı Londra'nın mücevherlerinden biridir.1892 yılında önce Salisbury Stores adlı restaurant olarak inşa edilmiş ( Camlarda ki SS bunu simgelemektedir ) 1890 yılında Pub furyasına dayanamayınca birahaneye dönmüşler...göz alıcı kristal camlar ve Maun ağacı hakimiyeti Pub'a ayrı bir hava vermekedir...Aydınlatması kayda değer...Kendilerinin ürettiği 6 biraları var..Platin bira ödülüne sahip iki pubtan biri olma ünvanını taşıyor.Tarihteki sahiplerinden biri 1885-1902 tarihlerinde Başbakanlık yapmış olan Robert Gasgoyne Cecil...Bu gece, dün geceye oranla daha az kalabalık.... üstelik burası Red Lion 'dan çok daha büyük...Hava güzel kapının önündeki fıçılardan birinin üzerinde biramızı yudumlarken çocuklar geldi...Biraları tazeledik...karnımız acıktı yakında bir İtalyan lokantası belledik..Yer yok diye bizi 20 dk kapıda beklettiler.Neyse ki şarap ile takviye ederek zamanı geçirdik...Kızım, benim bekleme konusundaki hassasiyetimi, beni teselli ederek gideriyor.
Yemeğimiz çok güzel geçti ..Yarın çocuklar ülkelerine dönüyorlar ..Olsun... hiç olmazsa az da olsa hasret giderdik...Çıkışta Picadilly Circus'a kadar yürüdük ve öpüşüp vedalaştık...Otelimize dönerken etrafta yarı çıplak ingiliz kızları kendilerini Londra alemlerine atmağa hazırlanıyorlardı..Bu havada nasıl bu kadar dekolte ile dolaşabildikleri muamma ...Günün videosu ile günü toparlamağa çalıştım...Aşağıda emirlerinizde:




Additional photos below
Photos: 7, Displayed: 7


Advertisement



Tot: 0.119s; Tpl: 0.013s; cc: 7; qc: 23; dbt: 0.0404s; 1; m:domysql w:travelblog (10.17.0.13); sld: 1; ; mem: 1.2mb